BDP Grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Ertuğrul Kürkçü, gündemdeki konuları değerlendirdi. Grup toplantısına Mardin'in Derik ilçesinde 1993-94 yılları arasında 13 kişinin katledilmesinden sorumlu tutulan dönemin İlçe Jandarma Komutanı ve halen Ankara Jandarma Bölge Komutanı olan Tuğgeneral Musa Çitil'e ilişkin açılan davanın mağdur aileleri katıldı.
Seçimlerden yeni çıktıklarını belirten ve HDP'ye yönelik saldırılara ilişkin bilgi veren Kürkçü, "Yerel seçimler, BDP ve partimizin gelecekte yeni planlar yapacağımız kimi sonuçları ortaya çıktı. Yapılanlara inat, vardık, varız ve var olacağız. Hiçbir hazırlığı yokken, sadece 4 ay içerisinde HDP iç hayatımız ve içinde yaşadığımız evren koşullarında bir ölüm perendesi atmaya zorlanmış ama ayakları üzerine oturmuştur. Bu koşulları görmeksizin öne sürülen bütün mülahazalar, boş laftan ibarettir" dedi.
Başta BDP olmak üzere bütün politik güç kaynaklarına güvendiklerini dile getiren Kürkçü, şunları söyledi: "HDP için emek harcayan bütün kadın ve erkeklerimize güveniyoruz. İyi ki vardılar, iyi ki varız ve iyi ki hep beraberiz. Yerel seçimler sosyal ittifaklar içerisinde doğan, bir kirli iktidar mücadelesinin yol açtığı, kutupsallık içinde heder edildi ne yazık ki. Gezi isyanı ile birlikte gözlerini açmış yeni kuşağımızın Ankara'da, İstanbul'da, Mersin'de CHP-Cemaat ortaklığının velvelesine kapılarak, AKP'den kurtuluş seçeneği diye sağın, ırkçılığın, sermaye baronlarının peşine takılmış olması, gençliğimizden umudumuzu kesmek için bir neden olamaz. Gençliğe güveniyoruz."
Her şeye karşın gerçeklerin öğretici olduğunu dile getiren Kürkçü, ilk işlerinin kendilerine çeki düzen vermek olduğunu ifade etti. Kürkçü, "Kısa bir seçim molasının ardından yeniden örgütlenme ve parlamento ve parlamento dışında halklarımızın özgürlük ve demokrasi umudunu yeniden parlatmaktır. Bunu çok büyük ihtiyacımız var. Çünkü geçtiğimiz yıl Sayın Öcalan'ın açtığı, barış ve demokratik siyaset yolunun doğurduğu umutlar, hükümetin barışı maddi dayanaklara kavuşturmak için elle tutulur hiçbir adım atmaması yüzünden, barışın can suyu olan özgürlük ve siyasi katılım alanlarını genişletmek yerine siyasi İslamcı rakipleriyle tutuştuğu iç savaş ile beslediği koyu bir baskıcılığa yönelmesi, Kürdistan'da giderek yaygın bir bıkkınlık ve umutsuzluk, Türkiye'de ise bir aldırmasızlık ve umursamazlık havasının doğmasına yol açıyor."
Yerel seçimler ile Cumhurbaşkanlığı seçimleri arasındaki süreçte havada asılı olan sorunun, 30 Mart öncesindeki soru ile aynı olduğunu söyleyen Kürkçü, "Türkiye demokrasi yolunda mı ilerleyecek, yoksa artan baskı ve yasakların ima ettiği gibi otoriterleşen, diktatoryal, gitgide faşizme açılan bir yönetim altına mı girecek? Bu sorununun yanıtı Kürt sorununun çözümü için açılmış olan sürecin nereye evrileceğine sıkı sıkıya bağlıdır. Seçim sonuçlarının gösterdiği, AKP'nin ve Erdoğan'ın tutturduğu yolun bir çıkmaz sokağa yöneldiğidir. Yuvarlamalı, toparlamalı hesaplamalar kimseyi yanıltmasın, başta AKP olmak üzere kimseyi aldatmasın, sonuçlar iktidar partisinin siyasal konumunu korusa da, toplumsal desteğinin daralttığını göstermektedir."
Bir yıldan fazla süredir devam eden çatışmasızlık ortamının olmaması durumunda Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük yolsuzluklarını saklayan hükümeti, kimsenin ayakta tutamayacağını ifade eden Kürkçü, "Son 30 yılın siyasi tablosuna göz attığımızda Kürt sorununa çözüm getirmeyen bütün hükümetlerin, birer birer siyasi kadavraya dönüştüğünü, iktidar partilerinin birer birer yok olduğunu görürüz" diye konuştu.
Diğer siyasi iktidarların yolunda devam etmesi durumunda AKP hükümetinin tabelalarının da ineceği günlerin çok uzak olmadığını ifade eden Kürkçü, şunları belirtti: "Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümü, bir başka bahara ertelenecek noktayı çoktan aşmıştır. Cumhurbaşkanlığı tartışmalarıyla, paralel devlet kavgalarıyla, yapay gündemlerle Kürt sorunu artık idare edilemez. Bu ülkenin temel sorunu, Ağustos'ta Çankaya koltuğuna kimin oturacağı meselesi değildir. Asıl mesele, bu ülkede gençlerin birbirine karşı mevzilenmeden, binlercesinin doğdukları köylere 20'li yaşlarda bir tabut içerisinde geri dönmemeleri için, kalıcı barış, çatışmasızlık, nasıl gerçekleştirilecek. Çözüm süreci nasıl ve hangi adımlarla ilerletilecek, esas üzerinde durmamız gereken noktalar bunlardır."
Türkiye'nin Çankaya yolunda koltuk sevdası için terleyen Cumhurbaşkanı adaylarına ihtiyacı olmadığının altını çizen Kürkçü, "Bu ülkeni, çözüm ve barış yolunda gerçekten terleyen, çaba gösteren, emek sarfeden liderlere ve yöneticilere ihtiyacı var. Oysa hükümetin son aylardaki icraatlarına baktığımızda gördüğümüz tablo şu; Kürdistan'ı dörde bölün Irak ve Suriye hattının iki hattında da gerginlik var. Çatışma riski giderek artıyor ve büyüyor. Özellikle kalekol inşaatlarının hızlanması, askeri birliklerin sınır hattında yoğunlaşması ve kalekol inşaatlarını protesto eden halka karşı sert müdahalelerde bulunulması gerginliği arttırıyor. Bunlar çözüm hedefi ve niyeti olan bir hükümetin, uygulamaları olamaz. Çözüm isteyen bir hükümet kalekol yapmaz, sınıra asker yığmaz. Çözümü hedefleyen hükümet sınırda değil, Ankara'da parlamentoda demokratik yasal adımlarla halkın karşısına çıkar" diye belirtti.