'Vurun Kardaşlar Vurun Siyaseti'

Türkiye olabildiğince hassas bir dönemden geçerken politikacıların pervasız ve akla ziyan üslupları Türkiye"deki siyaset ahlakının sorgulanmasını gerketirmiyor mu?

 

Millet iradesinin söylem itibariyle yegena temsil yeri olan mecliste yaşanan seviyeden yoksun – Tartışma sözcüğünü kullanmak vicdanımı yaralayacak- itiş kakışın altında, ne ülkenin âli menfaatleri ne de Türkiyelilerin refah ve huzuru yatıyor. Kişiselleştirilmiş, keskinleşmiş ve seviyesi hayli düşmüş bu dramatik tablo, gittikçe çıkmaza sürüklenen ve siyaset ahlakından yoksunlaşan meclis çatısının, artık sorunların tartışılıp çözüme bağlandığı bir merci olmaktan çıkıp basit manevraların alanı olmaya dönüştüğünün acı kanıtıdır.

 

Üslubundaki o bilindik kasımpaşalı edasını terketmeyecek olan Başbakanın çoğu zaman kendisini çileden çıkaran muhalafete karşı artık sokak jargonu ile hitap ettiğini görmek, bizim gibi sade vatandaşları bile hayrete düşürürken; meclis çatısı altında vekillerin hastanelik olması bile yadırganmayacak kadar sıradan gelmeye başlıyor.  

 

“Ama önce onlar başlattı” gibi çocukça ama masumiyetten uzak  savunma taktikleri geliştiren vekiller, siyaset dilinin ne kadar berbat bir hale getirildiğini görmek yerine genel başkanlarını aklama gayreti içinde ekran karşısında belirirken, yaşanan gerginlikten hicab duymuyorlar sanırım.Milliyetci Mukeddesatçı MHP tarafı yürütmenin yasamaya müdahalesi kisvesi altında “peygamber benzetmesi” gibi inançlı insanların vicdanlarını yaralayan bir terminolojinin haklılığını savunabilecek bir noktaya geldi.

 

İktidar partisinini son dönemlerde MHP ve CHP Milli Cephe koalisyonu ile yaşadığı gergin ortam elbette orta yerde duran sorunların çözümünü geciktirmektedir. MHP ve CHP"ye kıl olan kürtlerin bu milli cepheye karşı kısmen de olsa ılımlı görünen AKP"ye sempati duyması da doğal elbette.

 

Seçim Sivil Vesayete Yol Açar mı?

 

Son dönemlerde ergenenok, balyoz ve daha adını duymadığımız askeri vesayet planları ortaya çıkınca buna karşılık AKP"nin sivil vesayet geliştridiği söylemi öne çıkmaya başladı. Üstüne bir de Arınç"ın Güldal Mumcu"yu uyarması eklenince, yürtümenin yasama üzerinde baskı kurduğu tespiti yapanlar, önce şunu görsünler; Bu ülkede ne yasamanın ne de yürütmenin hakkını veren merciler mevcut. Zira mecliste  kadınların hamam kavgasını andıran görüntüleri izleyen bizler “ Bunlar hiçbir sorunu çözemez” demekten kendimizi alıkoyamıyoruz. Daha birkaç yıl öncesine kadar bir vekilin canına mal olan meclis kavgaları meclisin de orada bulunanların da itibarını düşürüyor.

 

Seçimle iktidar olmuş bir partinin siyasi vesayet kurduğunu söyleyenler, bir zamanlar DTP meclise girmesin diye yüzde on barajını savunanlar değil mi? Evet bu kadar alternatifsiz kalan bir mecliste vesayetin hertürlüsü olur. “Top benim ne zaman evime gidersem bu maç biter” havasındaki AKP"nin yaptığı siyasi vesayet olduğı kadar, Kürt paranoyası yüzünden meclisi renksiz bırakan sözde muhalefet de kendi açısından bir vesayet kuruyor. Bu konuda Sarıgül sabıkası olan Baykal ile ülkücü camianin yek ve tek lideri olma edasında ki Bahçeli"nin yaptığının başka bir izahı var mı?

 

Bu ülkenin meclis kavgası izlemeye tahammülü olmamalı sanırım. Ama siyaseti ve politik tercih yapmayı holiganizm olarak algılayan bir toplumda “ Bizimkiler onları dövmüş” algısı gelişiyor işte.

 

Bu kavga ve bunun yansımaları elbet daha çok sürecek. Belki birkaç yıl sonra Baykal"ın eşi başı açık olduğıu GATA"ya giremeyecek burası Türkiye. Yazımı çok sevdiğim bir kürtçe deyişle  kapatmak istiyorum. “şeytan beravan be inşallah”   

YORUM EKLE