Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde resmi kurumların göz yumduğu, kimi zaman da polisin teşvikiyle uyuşturucu kullanımının giderek yayıldığı belirtiliyor. Özellikle uyuşturucu bağımlığı ile beraber hırsızlık, fuhuş, kapkaççılığın her geçen gün artması ilçe halkını da tedirgin ediyor. Uyuşturucu bağımlıları, Yüksekova'nın dışında, Hakkâri'de 500, Van'da 3 bin, Şemdinli'de 150 ve Çukurca'da da çok sayıda bağımlı olduğunu belirtiyor. Yüksekova'da uyuşturucu yaşının 13'e kadar düşmesi de dikkat çekici bir diğer husus. Uyuşturucu tacirlerinin ağına düşen gençler, bu zararlı alışkanlıktan kurtulmak istediklerini belirtiyor; ama kendilerine yardım eli uzatan neredeyse hiç yok. İlçenin Güngör Mahallesi'nde bulunan ağaçlık alan ve boş binalarda her gün bir araya gelip burada uyuşturucu kullanan bağımlılar yaşadıkları dramı DİHA'ya anlattı.

5 grup kullanıcı var
Kullanıcılar ilk olarak uyuşturucu kullananların ayrıldıkları grupları anlatıyor. 5 grup kullanıcının bulunduğunu belirten bağımlılar bunları; tiryak (genelde evlerde kullanılır), esrar, eroin (jelâtin üzerinde eritilerek veya buruna çekerek), hapçı ve son olarak altın vuruş diye tabir edilen damardan alma yöntemi olarak sınıflandırıyor. Bağımlılar, uyuşturucu kullananların belirledikleri alanlara başka grupların müdahalede bulunmadığını belirtiyor.
Boş binalarda 3'erli 5'erli gruplar halinde uyuşturucu alınıyor
Kimi zaman boş bir binada her odada ayrı ayrı yaklaşık 100 kişinin aynı anda uyuşturucu kullandığını belirtiyorlar. 3 ve 6 kişilik gruplar halinde uyuşturucuyu aldıktan sonra grupların yerlerini başka gruplara bıraktığı belirtiliyor. Bu grup seanslarının akşama kadar aynı şekilde devam ettiği belirtiliyor. Bağımlılar, uyuşturucu ticareti yapanların içicileri kobay olarak kullandıklarını belirtiyor ve tek tek şu ana kadar yaşamını yitiren ve isimlerini hatırladıkları arkadaşlarını anlatıyorlar. Altın vuruş olarak tabir edilen yöntemle Hamit İ, Rahmi Y, Hakan Y, Erdal, Nevzat, Faruk A, H.O, Arif, Erdem, Nevzat, Tevfik S, Sinan Ö, Nihat K. gibi arkadaşlarının ve çok sayıda gencin yaşamını yitirdiğini belirtiyorlar ve kendilerini de benzer bir sonun beklediğini ifade ediyorlar. Bunların tamamının altın vuruş yöntemiyle yaşamlarını yitirdiğini belirten arkadaşları, sessiz ve sedasız bir şekilde toprağa verildiklerini kaydediyor.
Çok sayıda içicinin hasta olduğunu belirten bağımlılar, 49 yaşındaki Ramazan T.'nin akciğer ve karaciğerlerinin çürüdüğü gerekçesiyle tedavisinin yarıda bırakılarak evine gönderildiğini, ölüme mahkum bir bağımlı olarak son günlerini yaşadığını belirtiyor.
'Torbacı ve içicilere dokunulmuyor'
1990'lı yıllarda uyuşturucunun panzer ve helikopterlerle başka yerlere nakledildiği ilçede, son yıllarda uyuşturucu kullanımı adeta özendiriliyor. Torbacı ve içicilere dokunulmayan ilçede, istisnai olarak gözaltına alınanlar da savcılıkta içici diye serbest bırakılıyor. İlçede 30 ile 50 arasında torbacı olduğu belirtilirken, 3 bin 500 ile 4 bin (Bu rakamların içinde 200 kadın içici olduğu belirtiliyor) arasında içici olmasına rağmen buna göz yumulduğu belirtiliyor. Uyuşturucu alacak gücü olmayan içicilerin en basit çaresi ise ev eşyalarını satmak.
'Her torbacı bir ihbarcıdır'
46 yaşında olan 8 çocuk babası S.A. 10 yıl önce bölgede "tiryak" olarak adlandırılan afyon sakızı ile uyuşturucuya başladığını belirterek, daha sonra sırasıyla esrar, eroin ve kristalle devam ettiğini belirtti. S.A., "Ben ticaretle uğraşıyorum. Ekonomik durumu yerinde olan bir insandım. Hepsini bu illet yüzünden batırdım. En büyük zararı aileme oldu. Çevremi, dostlarımı, akrabalarımı kaybettim. En son 2 ay önce Adana'da bir hastanede tedavi gördüm. Yeni geldim; ancak eski alışkanlığım ve torbacı olarak adlandırdığımız kişiler benden vazgeçmiyor. Şu an irademe sahip çıkıyorum. Ancak toplumun bizi görmesi ve yetkililer biran önce bizi ıslah edecek çözümler üretmelidir. Uyuşturucu kullanımında en fazla etkili olanlar torbacılardır. Torbacılar genelde köşe başlarında ve içici olduklarını tespit ettikleri kişilerin etrafından ayrılmazlar. Çoğu eroin tüccarı malın iyi kafa yapıp yapmadığını öğrenmek için bizi kobay olarak kullanıyorlar. Tabiî ki bu da bizim işimize yarıyor. Bedavadan mal bulmuş oluyoruz. İçicilerden malı kimden aldın dediğin zaman kesinlikle adres vermez. Çünkü torbacıya mahkûmsun. Torbacıyı deşifre ettiğin zaman malsız kalırsın. Devlet torbacı ve içicilere müdahale etmiyor. Çoğunlukla mal karşılığında art niyetli polisler bilgi alıyor. Birçoğu farkında olmadan devlete ajanlık yapıyor. Öyle bir sistem oluşmuş ki çoğu zaman operasyonlarda yakalanan uyuşturucu (Ben görmedim ama öyle olduğunu söylediler) içiciye verilir piyasaya sürerek, kim ne yapıyor, kim uyuşturucu işi yapıyor, kim örgütle çalışıyor bilgisi toplanıyor. Adeta her torbacı bir ihbarcıdır. Fuhuş ve beraberinde perişan olmuş aileler yaratıyor. Yüksekova'da torbacılar olarak tanıdığım ve mal aldığı, Remzi, Cengiz, Engin, Şahabettin, Seyhan, Kemal, Emin, Doktor, Hakkı, Çetin, Mustafa ve adını bilmediğim çok kişi var. Bunların biran önce yargı karşısına çıkarılarak bizi zehirlemelerine engel olsunlar. Geçen sene eşi cezaevine girdikten sonra işini devralan bir kadın öldürüldüğünü öğrendim. Bu iş öyle bir hal almış ki aile boyu torbacı yetiştiriliyor" dedi.
.jpg)
S.A., konuşmasında bir defa gözaltına alındığını içici olduğu için serbest bırakıldığını söyledi. S.A., "Bizim serbest bırakılmamız bizi içmeye daha fazla teşvik ediyor. Devlet bizi gözaltına aldığı zaman serbest bırakması bizi uyuşturucuya teşvik anlamını taşıyor. Devlet görevini yapmalı, bizi almalı gerekirse tedavi edip rehabilitasyondan geçirmeliydi. Ama işine gelmediği için bizi sokaklara geri gönderiyor" diye konuştu.
'Devlet ve uyuşturucu baronları teşvik ediyor'
1990 yılında uyuşturucuya başladığını, dönem dönem kullandığını söyleyen 28 yaşındaki A.O., "Ben 6 yıl dağda kaldım. Daha sonra 7 yıl cezaevinde kaldım. Beni ilk olarak 2 yıl önce altın vuruşta ölen Hamit İ. alıştırdı. 1990'larda 2 sivil polis vardı. Onlar özellikle bize içmek için eroin veriyorlardı. Adeta dağa gitmeyin, her haltı yiyin diyorlardı. Uyuşturucu ve içki o dönemde devletin en fazla tolerans tanıdığı şeylerdi. Yeter ki siyasete bulaşma gerisi önemli değil derlerdi. Bu uyuşturucu hem devletin kontrolünde hem de uyuşturucu ticareti yapanların ilçeye hakim olması nedeniyle 1990'lardan bugüne kadar geldi. Yayılan uyuşturucu bir çoğunun ekmek kapısı olmuş durumda. Para kazanmak için bizim gibi nice gençleri gözden çıkarıyorlar. Önce alıştıra alıştıra veriyorlar, sonra da yalvarta yalvarta mal veriyorlar. Ben ve benim gibiler günde en az 3 beste eroin kullanıyor. Her beste bir sigaralıktır. 3 bestenin maliyeti 30 lira. Kimisi günde 5 beste kullanıyor. Uyuşturucuyu satmak daha kazançlıdır. Bu çark öyle bir şekilde işleniyor ki, adeta ilçede bir pazar olmuştur. Bunun rantını başta uyuşturucu ticareti yapanlar, daha sonra torbacılar alırken, bizim bedenlerimizle lüks yaşam sürdürüyorlar. Tüm bu yaşananlar karşısında devletin en fazla mücadele etmesi gerektiği bu konuda adeta gizliden destekler, bir tutum içinde oluyor" dedi. Günde 3 şırınga kullandığını belirten A.O., "Uyuşturucu kullandığım için eşim benden ayrıldı. Buradan yalvarıyorum bizi tedavi edin" dedi.
'Uyuşturucu beraberinde fuhuşu da üst seviyeye çıkardı'
Kameralarımız karşısında konuşurken kendini gizleyen ve adını vermek istemeyen bir içici ise, "Uyuşturucu öyle bir illet ki tüm toplumun yarasıdır. Bizim varlığımız ne kadar toplumu rahatsız ederse toplumun bize yaklaşımı da bizi o kadar rahatsız ediyor. Bizim topluma karşı intikam duygularını arttırıyor. Bizi içmeye daha fazla özendiriyor. Devletin Yüksekova politikası ve ilgisizlik nedeniyle bize her gün yenileri katılıyor. Çünkü her toplandığımızda yanımızdan geçen çocuklar veya öğrenciler ne yaptığımızı merak ediyorlar. Yine ekonomik sıkıntıya düştüğümüzde mal için para bulma telaşı ile her türlü kötülüğü yapacak düzeye geliniyor. Başta hırsızlık, kapkaç, ajanlık ve fuhuşa yöneliniyor. Uyuşturucuyla fuhuş neredeyse paralel gidiyor. Kimi zaman evlerde içerken, evin hanımını da taciz ediyorlar. Ev sahibi kendisinde olmadığı için buna sessiz kalırken, kadın belli bir süre direnir sonra ya ayrılır veya fuhuş batağına düşer. Yine evlerdeki tiryak veya esrar partilerinde evde bulunan kadın veya çocuklar merakla tadına bakma ile içiciliğe adım atarlar. Yani bizim varlığımız ilçenin geleceğini ilgilendiren bir durumdur. Biz kaybettik ama bizden sonrakiler bu tuzağa düşmemek için toplumun acilen çözüm üretmesi gerekiyor. Çünkü uyuşturucu bağımlılık yaşı gittikçe düşüyor" dedi.
'Tadına bakmak istedim içiş o içiş'
R.T. adındaki 49 yaşındaki bağımlı ise, "Ben de tadına bakmak istedim. İçiş o içiş oldu. O günden beri bir türlü kurtulamadım. Bir kez Elazığ'a gittim tedavi olmak için. Orada kısa bir tedavinin ardından bana 3 aylık süre verdiler. 3 ay sonra gel dediler. Yüksekova'ya gelir gelmez ortamdan dolayı yine devam etmek zorunda kaldım. 4 defa evimde beton tedavisi denilen tedaviyi uygulamaya çalıştım. Ama o da fayda etmedi bu şırıngadan bir türlü kurtulamadım. Krize girdiğimde çevreme ve dostlarıma zarar verme pahasına bu maddeyi bulmak zorunda kalıyorum. Bir ay boyunca Yüksekova dışında kalıp tedavi altında kalsak mutlaka kurtuluruz diye düşünüyorum. Çünkü bu süre zarfında buradaki ortamdan uzakta dururuz. Eğer bizi yine bir iki gün bekletip gidip 3 ay sonra gelin deseler hiçbir şey değişmez" dedi.
'Hayata yeniden başlamak istiyorum'
Uyuşturucuya 2 yıl önce afyon sakızı (tiryak) ile başladığını belirten 23 yaşındaki N.R., "Arkadaş ortamında eroine başladım. Çünkü artık tiryak beni sarmıyordu. Bu illetten kurtulmak için ne gerekiyorsa yapmaya hazırım. Hiçbir işim yok. Bizi kurtarın lütfen. Yüksekova halkı bizi kurtarsın. Şuan Yüksekova ilçesinde yaklaşık 5 bin kişi bağımlı durumda. Bunların en az 2 bini eroin bağımlısıdır. Onlarca gencimiz hayatını kaybetti. Çalışmak yeniden hayata tutunmak istiyoruz. İlk başladığımız gün ile bugün arasında kaybettiklerimizi yeniden kazanmak istiyoruz. Aksi durumda hepimiz teker teker, ya bir inşaatta, ya bir ağaç altında veya bir kapıda öleceğiz" dedi.
'Toplum bizi sahiplensin'
N.R., yaşadığı hayatı sevmediklerini, sürekli dövüldüklerini ve toplum tarafından dışlanmanın acısını yaşadığını belirtirken, kendilerinin bir çatı altında toplanılmasını istedi. Alkol ve Madde Bağımlılığı Araştırma ve Tedavi Merkezi'nde (AMATEM) tedavi olmak istediklerini belirten uyuşturucu madde bağımlıları, Yüksekova'da toplumun kendilerine düşman gibi baktıklarını; ancak toplumun kendilerini dışlamak yerine koruma altına alıp kurtarmaları gerektiğini ifade ediyor. Zaman zaman darp edildiklerini, taşlandıklarını belirten uyuşturucu bağımlıları, "Bizi döveceklerine bize yardımcı olsunlar" diyor. Bağımlılar, u konuda özellikle, milletvekilleri, valilik, siyasi parti, doktor ve belediyelerden kendilerini tedavi edecek doktor, psikiyatri ve ilaç talebinde bulunuyor. DİHA
Güncelleme Tarihi: 08 Nisan 2013, 09:21
diha muhabiri sami yılmaz bu ahberi yaptığınıuz için teşekkür ederiz ama bu işe parti el atmalalı torbacıalr cirit atıyor adamlar belli müdahale edilmizse bu torbacılara unutmayın sizin çocuklarınıza da sıra gelmiş hatta gelmiştir onun için gewerin ileri gelenleri parti yöneticileri birlik olun bu torbacıları biliniyor deşifre etmeye gerek yok hepsini cezalandırın burdan güzelim gewerden kovun sürgün edin cezalayın artık bişiler yapın yoksa vicdan azabından kurtulamazsınız