Yüksekova Sanal Sokağı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri, gözaltına alınıp, öldürülen Hacı Sala’nın hikayesini okudu.
Gözaltı hikayesinde önce kısa bir açıklama yapan İHD Hakkari Yöneticisi Muhyettin İnal, Rojava ve Filistin’de şehit düşenleri anarak konuşmasına başladı.
Tüm Dünya kamuoyuna seslenerek; Biz Geverden tüm dünya kamu oyununa sesleniyoruz. Hani insanlık nerde? Gerçekten vicdanınız var mı? Yaklaşık 10 gündür Filistin de İsrail Devleti tarafından çoğu çocuk olmak üzere yaklaşık 300 kişiyi katlettiler. Aynı zamanda Rojava da aynı katliamları İŞİD çeteleri yapıyor. Rojava kürdleri hiç kimsenin malına toprağına gözü olmayan hiç kimseye hakaret ve zulüm etmeyen kendi toprağının bekçiliğini yapan mahsum insanlara gaddarca saldıran İŞID çeteleri görmüyor musunuz? Eğer zerre kadar vicdanınız kalmış ise Rojava ve Filistinde yapılan bu katliamlara sessiz kalmayacaksınız. Özellikle İslam alemine sesleniyoruz. Rojavada İslam adına yapılan bu katliamları görmüyor musunuz? Kameralar karşısında yapılan bu vahşice katliamların Kuran’ı Kerimin hangi süresine yazılıyor. Ama kör sağır ve lal olmuşsunuz.biz Hakkari İnsan Hakları Derneği olarak bu katliamları kınıyor ve lanetliyoruz. Rojava ve Filistin halkının onurlu direnişini yürekten destekliyor ve yanında olduğumuzu belirtiyoruz’ dedi.
Hasta tutsaklara da dikakt çeken Önal, Diyarbakır D tipi kapalı cezaevinde tutuklu olan Gıyasettin Sevmiş Kara ciğerden hastası olduğunu biliyoruz. Durumu her geçen gün daha da ağırlaşıyor genelde tüm tutsakların özelde hasta olan tutsakları bir an önce serbest bırakılmasını istiyoruz. Yaşam hakkı İlahi ve evrensel bir haktır. Sağlıklı bir şekilde tedavi olmaları gerekiyorlar’ şeklinde konuştu.
Önal’ın konuşmasının ardından 1987 yılında gözlatındayken öldürülen Hacı Sala’nın hikayesi okundu. Kardeşi Naci Sala tarafından anlatılan hikaye, Sala’nın askere gitmek üzereyken gözlatında öldürüldüğünü söyledi.
Sala’nın Hikayesi şöyle; Askere gitmek üzereydi bu nedenle Yediveren (KAVLEGUND) köyündeki yakınlarımıza gidip vedalaştıktan sonra Köyümüz Zêrêl’e geri dönmek için yola çıktı
O zaman normal yollar yoktu patika yollar vardı. Güvenli (Şahı) köyüne yaklaşınca, Güvenli (Şahı) köyünde bulunan Jandarma karakolu araziye çıkıp operasyon düzenlemişti. Abim operasyona çıkan askerler tarafından arazide yakalanmıştı. Köye üç km mesafede bulunan İran Sınırına götürülüp oradan asker tarafından ayağına bir kurşun sıkılmıştı ve orada bırakılıp kimsenin müdahele edip Doktora getirilmesine izin verilmemişti. Abim HACI Orda kendi çabası ile gömleğini yırtıp bacağını sarmıştı. Ancak bacağından akan kan durmamıştı. Abim orda kan kaybından ölmüştü. Diğer günün sabahında Güvenli (Şahı) karakoluna getirilip sanki irandan gelmiş veya irana gidecekmiş gibi sınır ihlali yapmış süsü verilmek isteniyordu.
Daha sonra otopsi için Yüksekovadan Güvenli Köyüne gelen savcı ve otopside bulunanların anlattığına göre savcı bu sivili nasıl öldürdü diye sorunca; oradan bir asker ben vurdum savcım çünkü sınır ihlali yapıyordu.
Daha sonra köylülerin anlatımına göre Güvenli (ŞAHI) JANDARMA Karakol komutanı olan yüzbaşı Bahattin Durankaya ödüllendirip ödül olarak rütbe verip ONBAŞI yapmıştır.
Dönemin baskılarından bizler savcılığa bile suç duyurusunda bulunmadık’ şeklinde anlattı.
