Düşüncenin Coğrafyasına Üşüşen Ünlemler

Dünyanda gittikçe azalıyorsa, başka bir dünyada damla damla çoğalışındandır. Oraya akıyordur. Bakışının mesafesinin ötesine, aklının ve kalbinin yani kavrayışının ve duyumsayışının ötesine…

Düşüncenin Coğrafyasına Üşüşen Ünlemler
ALİYA DÜŞÜNMEZ - YÜKSEKOVA GÜNCEL

Düşüyordur, kendinden parça parça düşürüyordur. Sen bu devasa süreci sadece azalmak olarak görüyorsundur ama o biliyordur nerde kendini inşa ettiğini.

İnsan dostunun da, düşmanın da baktığı menzilde kaybolmaları sevmeli derdi. Bir göründü pir û pak idi sonra kayboldu, bir başka sayfaya yeniden doğdu. Başka bir suretine vaat okuttu. Umut oldu, umut etti. Sonra, umudu yuttu yine kayboldu.

Oluşun döngüsüne tutkulu, öğrenmeye aceleci idi. Bu yüzden hiçbir sayfaya büyük harf olarak doğmadı, kayıtlarını hep virgüle, en fazla boşluğa yaptırdı. Büyük harf olarak doğmak, çakılıp kalmaktı çünkü. Gözlerin hapsinde, kala kalmaktır.  Bu yüzden merakı az olanların payıdır diye düşünürdü, büyük harf olarak doğmayı. Bu sayfa benim deyip oraya çakılıp kalmayı. Belki o sayfayı her koşulda savunmayı...

Aidiyetle ilişkili olmasa gerek bu hal. Gezginler için aitliklerin ötesinde gerekçeler olduğuna inanmaya başladığından beri, bunları anlamlandıramadığı çok oluyordu. Bir sayfanın başında durup, buradayım diye bağırmayı… Yani büyük harf olmayı. Hele hele satırın başında dimdik durmayı…

Belki diyordu kendine, bir cinnete doğmaktan kaçınıyorlardır. Çok gezinmenin böyle talihsizlikleri olduğunu duymuşluğu vardı. Belki diyordu, belkileri çoğaltıyordu…

Öyledir bir cinnete doğmanın ağırlığı, dönüp yolculuğuna bağlarsın tüm kabahatleri. Daha beteri olduğunu da duymuşluğum vardır.

Büyük hikayelerin parçası olmak, büyütüyor insanı. Öyle büyüdüğünü çok hissettiği de oldu ama büyümenin kendisi asla asıl amacı olmadı. O kendiliğinden gelişen bir süreçti. Hikaye büyüdükçe, büyütürdü kendisini de.

Yeni bir belki ile ayıldı sanki uykusundan. Büyük harf olmak ile büyümek arasındaki ilişki, sorular ve yanıtlar üretiyordu ard arda…

Kendi satırlarının başında durup, “bu hikayenin bundan sonrasının başındayım, benimle başlıyor bu konu” demek, büyük hikayelerin parçası olmaktan daha fazlasına azm etmek olsa gerek. Belki kendi hikayesinin başlatıcısı olmanın arzusuna boyun eğiştir.

Herkesin gezinme miktarı ile ilişkilidir doyumları ve açlıkları. Ne çok doymuşların yargıçlığına, ne çok acıkmışların yargıçlığına boyun eğmemeli, yol vermemeli. Her arayışın ölçüsü, kendisine özgü ihtiyaçlarıdır çünkü.

Büyük harfler, doğuştan bir büyüklük veya takılıp kalma özelliği barındırmıyorlarsa bünyelerinde, yolculuklarının sonuçlarıdır bu. Kendi ulaştığı sonuçlardan şu an için farklı olsa da, kendisinin ilerde benzer sonuçlara ulaşıp ulaşmayacağı ise belirsiz…

Önceden kendisini bağlayacak tüm cümleleri kurmaktan kaçınırdı, hala yolculuklarına doymamış herkes gibi. Yolculuğu ise tüm olasılıklara açıktı. Netleştiği boyutları olsa da, hala büyük harf olarak bir satırın başına dikilecek, orada çakılıp kalacak bir nedenle buluşmamıştı.

Hala sayfalar arasında başka başka suretler olarak doğmaya, her suretinin yarattığı etkiyi izlemeye meraklıydı. En önemli pusulasıydı bu hali, uzun boylu arayışlarının.

Ve bir dilek büyütüyordu, omuzlarını çökertecek ağırlıkta bir cinnetin içine doğmamak için…

Eyy cinnetin ölçüsünü kaçıran toprak, kan ile doymaz bağrın, ıslandıkça kuruyacaksın, ıslandıkça kuruyacaksın…

Kurutursun sende doğmaya arzulu her tomurcuğu…

Güncelleme Tarihi: 05 Ağustos 2015, 00:54
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER