Fener Tutulacak Alanlar

2 aylık çocuk hastaneye götürülemediği için can vermiş. 80 yaşında bir ihtiyar aynı nedenle hayatını kaybediyor.

 Fener Tutulacak Alanlar
ALİYA DÜŞÜNMEZ- YÜKSEKOVA GÜNCEL

2 aylık çocuk hastaneye götürülemediği için can vermiş. 80 yaşında bir ihtiyar aynı nedenle hayatını kaybediyor. 10 yaşında ki bir çocuğun cansız bedeni, toprağa verilme koşulları olmadığı için, kokmasın diye annesi tarafından buzlu suya konuyor. Bir de sahillere vuran “mülteci” çocuk bedenleri…

Bunları aynı cümlede okuyunca insan ürperiyor. Buna alışan, bunu sıradanlaştıran bir toplumda şu anda anne olmaya hazırlanan kadınlar, erkekler aklıma geliyor. Böyle bir topluma çocuk doğurmak cesaret işi. Nerdeyse tüm değer yargılarının çözüldüğü, artık insani hiçbir güvencenin kalmadığı bir dünyaya dönüştü. Hangi değer yargısına güvenerek hayata, yeni bir hayat katmaya hazırlanıyorlar.

Bizler farkında olmasak da, aslında bilinç altımızda hep dayandığımız bir değerler silsilesi vardır. Toplum içerisinde biraz da o değerlerin verdiği güvence ile kendimizi ifade eder yahut yaşarız. Bunlar o toplumun sınırlarını, ölçülerini içerir. Bazıları yaşadığımız toplum veya topluluğu aşan evrensel değerlerdir. Bunlara tezat bir durumla karşılaştığımızda, hakkımızı dillendirmek için veya şikayete dönüştürmek için bunları referans olarak kullanırız.

Bu kadarı insanlığa aykırıdır diye. Daha önceleri değinmiştik, Ortadoğu’da tüm insani değerler artık dayanak noktası olmaktan çıkıyor diye. Artık buralarda buna dahil oldu. Çünkü algı yöneticileri kendileri için hiç sınır koymuyorlar. Değerler değil, güç öncelikli baktıkları, her şeye kendi taraflarının çıkarları açısından baktıkları için, sıradanlaştırılıyor. Basın bunları toplumun genelinden saklayarak belki bir yozlaşmanın, çürümenin öncüsü olmaktan çıkmış olabilir ama sosyal medya da etkin bir şekilde işleniyor. Bu durumlarla, haberlerle orda karşılaşan, olana kendilerince geçerli olacak ve taraftarı olduklarının çıkarlarına uygun sıradanlaştıran mantıklar üretiyorlar. Bir süre sonra benzer durumlarda, aynı mantığın yeni yeni biçimlerde üretildiğini görüyoruz. Zamanla değersizlik “değer”e dönüşüyor.

Toplumsal yozlaşma, birilerinin kendi hayatlarında yozlaşıp orda kaldığı şeklinde anlaşılmamalı. Bu dinamik özelliklere sahiptir. Kendisini sürekli farklı formlarda üretir. Toplumun tüm hücrelerine kadar yayılır. Geçmişte bir çok araştırmacının konusu haline gelmişti. Sonuçları bir çok Avrupa Birliği projesinin gerekçeleri olmakla sınırlı kaldıysa da.

Yarınlarda karşımıza nasıl çıkacağını bugünden hiç kimse kestiremez. Sorunlar yeterince birikmişti zaten, yenileri eklenerek çoğalıyor. Anlaşmazlıklar öyle ya da böyle bir gün çözülür ama geriye üstesinden gelinecek yük kalır. Onun maliyeti tüm bu süreçlerin hepsinden daha fazla olabilir.

Her kesimden sağduyulu insanların, insani ölçüleri sürekli hatırlatması gerektiğini bilmeliyiz. Bunu herkes kendisi için yapmış olur zaten. Meselenin bu boyutlarını siyasi çekişme alanlarından çıkarmalı, çürümeyi asgari sınırlarda tutmaya çalışmalıyız.

Öfkenin ölçülerini, hatta nefretin ölçülerini bile insani sınırlarla tanımlamalıyız. Hangi kesimden olursa olsun, o sınırları aştığında kendi  aidiyet grubu tarafından mahkum edileceğini bilmeli.

Olan bitenlere engel olmak bizlerin gücünü aşıyorsa, bari bu olan bitenler içerisinde nelerin korunabileceğine, nelerin mutlaka korunması gerektiğine dair düşünmeye çalışmalıyız.

Yukarda ifade ettiğim düşüncelerle bağlantılı olarak, haftalardır buralarda yaşananlardan dolayı, tüm ekonomik aktiviteler kesintiye uğramış. İnsanlar bir çok sıkıntıyla karşı karşıyalar. Şimdiye kadar hep can derdi işlendi ama artık bu mesele de o noktalara varmak üzere. Bu konuyla ilgili kişi veya kuruluşların bilgisi olmalı, ne kadar süreceği belli olmayan bu durumla ilgilenilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Karanlık çöktüğünde, korunmaya değer alanlara fenerlerimizi tutalım. Yarınlar kaygısı olanlar öyle yaparlar. Çocuklarımız için, yaşlılarımız için, hastalarımız için… Umut, şefkatin hemen ardından ölür çünkü. Umutsuz bir toplum, bir bataklıktan fazlası değildir ve her pisliğe gebedir.

Güncelleme Tarihi: 09 Eylül 2015, 12:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER