Gidenlerin ardından…

Gidenlerin ardından bir sevgi sözcüğü gibidir.

Gidenlerin ardından…
NAZMİ TOKTAMIŞ- YÜKSEKOVA GÜNCEL

Bazen içte hissedilen ve aslında paylaşılmak istenip de içte bir kor gibi bırakılan hüzünler sarar bazen ve yalnızlığa sürüklemiş gibi hazin bir sevda sonu misali ayrılığı dile getirir bazen hayatın nedameti ve yıkılmışlığa yüz tutar…

Her bir parça seni andırsa bile gül yüzüne hiçbir benzetme yapılmayacağı aşikârdır…

Seni kaybetmemeyi iki cümlede bulmak istiyorum yalnızlığıma sürüklendiğim zamanda,

Her sözcüğü kocaman bir sevdayı, hasretin bitişini ve vuslatı arzulamayı anlatan en güzel beyit misali…

Gül yüzlü sultansın hep gönlüme hükmeden aslında seni hep böyle gizli sevdim seni sevmek yalnızlığın en can alıcı noktası ve hiç unutulmayan bir dünyanın en büyük izi…

 Aşkın hep yürekte taşındığı bir hayatı düşlerken vuslatı arzularken ve gülüşüne hasreti bitiren en güzel tebessümün bitiverir gül yüzünde ey sevgili…

Hep mısralarıma taşımak istedim en güzel bir ahengi taşısın ve bir çırpı dahi olsa güzelliğe namzet olsun…

Bugün duygu seline kapılır gibi bir hissiyata mahkûm ve akıl almaz bir gidişata doğru yola devam misali…

Her rengim bir mihenk gibi bir anlamı taşımakta ve güzelliği simgelemekte aşkın dile geldiği bir beyit gibi hep dilde aşina olan

 Hep düşündüğün dünyaya saldığın vakittir yarınları unutturan ve hüzünlere salan bazen…

Her sabah bir yanışın unutulmuşluğa yüz tutan ve mazi misali tozlara karışan bir hissiyatın dile geldi bir anı düşler gibi olur ve her saniyesi bir dünya ömrü gibi uzun ve sonu belirsiz bir hayat…

… Ve ardından bayramlar konu olur düşünce eksenine ve bir haykırış bin umut olur bütün çiçeklerin öne sürüldüğü ve sunulduğu bir dünyanın başka bir penceresi ve hayatın en acımasızlığıdır çocukların annelerini görmeden hayata vedaları ve açlığın sefalet ile bir olduğu bir dünyanın,  hep yemek yemek diye mırıldananların arkasında hangisini yesem diye seçenek dolu bir menüsü olan bir hayatın başka bir penceresi bu hep unutulmaz ve hayat boyu hep iz bırakan…

Hep giden, hep giden gelen hiç olmaz sanki yalnızlığa terk edişmiş gib hep şu mısralar dolanır dilimde;

Gidişin sevgiyle kurulan hayallerin rüzgâra kapılması gibi,

Her hali yitikliğe yüz tutmuş, bir hali perişanlığı andırır.

Hayalin bile sorgulamadığı bir mekânı düşler senin gidişin.

Adın varlığın en nazenin çiçeği sen ise dünyaları geride bırakan en güzel çiğdemsin

Tıpkılar gibisin hangisinin konu edileceği bilinmeyen en güzel düstur.

Varlığın ise bu düsturu eda eden en anlamlı bir haykırıştır.

Sevgiyi içtenlikle dile getiren ve sevgiliye inat bir dille sen gönlüme sevdanın adını yazdın, ben aşkına tutulmuş bir deli candım seni arayan…

Hüzünler kaldı bende, yüreğim buruk, hasretler kaldı bende. …

Unutulmazlığın kocaman bir simgesi gibi; hep yüreklerde kazınan ve işlenen bir cevher gibisin vazgeçilmezliğin…

Bazen kar rengine benzetirim ruhunu; ama asla soğumaz ve sıcacık, tıpkı meltem gibi yumuşak ve gül gibi bezenmişsin…

Yine hasretlere büründüm gözlerinin rengini unutarak hangi rengi aklımda tutsam ve hangi renge bürünsem bilemedim…

Anladım ki gözlerinin feri kadar yanmalı ve bir kor alev kadar sönmeyilim.

Güneşleri gölge kılanlara bir cevap olarak ayı göstermeli, kim olduğunu sorduklarında ateşten uzak merhamete en yakın ve insanlığın diyarından biriyim demeliyim...

Varlık iki cümleden ibaret ya yaşamalı ya da yaşatmalıyım…

Güncelleme Tarihi: 20 Temmuz 2015, 12:10
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER