Gülüşün karlı dağları eritir…

Sen yoksun hayaller bile geride kalır sevinçler iki büklüm sevinç artık gönülde yer almamış başka diyarlara göç etmiş gibi…

Gülüşün karlı dağları eritir…
 NAZMİ TOKTAMIŞ-YÜKSEKOVAGÜNCEL

Gülüşün karlı dağları eritir yokluğun cehennem ve kuytuların en zifirisi misali hep hüzün ile biten günün gecesi gibi derin ve upuzun…

Bil ki seni bekler yüzlerce can, hep canan da bir o kadar yokuluğun penceresinden seyre dalmakta bir hicranı yaşar içinde gözyaşlı bir eda misali kuytulrın en bilinmezinde…

Şimdi gözlerimiz kapanmaz asla güneşi göremeyen o gözlerini göremediği sürece asla, hep hüzün dolu yaslı bir edayı andırır ruhu halimiz, niceleri bir keder sarar yokluğun ve ismini anar derin bir ah çekerek…

Ve hasretini çeker artık hep bir gülümsemeni içinde hissedenler ey gül yüzlü insan artık vuslatın vakiti değil mi? sabahın seherinde güneşin ışığı misali hep karanlıkları parçalayan şafak gibi ol gönlümüze keder kaplamış en derin yaraları sararak...

Ve içinde hüznün iki büklüm olduğu başka diyarları sarar bilirim yüreğini ve hep gözlerinin kapıları araladığı geceleri…

Kimsesizliğin olduğu bir yer değil asla herkese sahip olanın gönülde var olduğu mekanda  diyerek iki cümleyi ifade etmek can Allaha mekan Allah a sen ise en güzeline sıfatların emaneti ..

Sen yoksun  hayaller bile geride kalır sevinçler iki büklüm sevinç artık gönülde yer almamış başka diyarlara göç etmiş gibi…

Yokluğunun penceresinden seyre dalarken; düğünler olur halaylar çekilir ve multluluk tabloları oluşturulur  kimi zaman acı bir durumu ifade eder yüzlerdeki tebessüm ve bin çekilen bir çekillemez durumların yaşandığı  hayatın bir başka kesiti..

Yokluğun hayatı ötelemekti bir diğer adı ve olabildiğince varolmaya çalışmaktı yıkılmışlığı ifade etse bile varlığın için var olmayı çabalayarak..

Artık mısraların tükendiği bir geceyi dile getirirken hayatın hem hayatına ve heba edilmeye çalışılan hayatların şafağı bulması dileğiyle…

Hani bir çocuk yüreği gibi seni düşünür hep geride bıraktıkların deyip geçmişi aralarken hayatın hep bir güzelliğe mashar olmasını ümit ederek;

Adını anıyorum her sözcükte ve dilimde aşina bir üslupla kendi içimde ne güzeldir diye mırıldanırken sesinin en içtenliğini hep gönülde yer edinen…

Gülüşüne hasret kalınan andır artık kendini hissettireceğini hissettiğimiz zaman, tüyleri ürperten ve bir sevinçle beklenen…

Beni kimseler anlamaz madem sen kulak ver vuslatın dile geldiği şu mısralarda.. 

Her çehrede bir ahengin izi durur zamanın en ötesinden en sonsuzuna doğru gelinen yol misali hep bir iz…

Dilekler, sevinçler, vuslatlar ve nicelere insanlara bahşedilen

Bazen keder dağları aşılır, bazen hep susulur ve dile gelenin hep unutulduğu bir sabahı beklerken gözlerinin rengiyle sabahlıyorum uykusuzluğun en dip noktasında bir fasıla misali…

Hep yokuş sandığımız bir bir düzlüğün gönlümüzde hep bir güzelliğe vesile olmasını dilerken;

Bir yara ile geçirdiğin gönlünü hep bir huşu içinde sevdalı misali sevgiliye hasret bir gönlün bir an önce vuslatı bulması…

Hasret duyulan ve vuslatı dilenen güzelliğin ruhumuzda yer edinmesi dileğiyle…

Güncelleme Tarihi: 05 Eylül 2016, 23:05
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER