Potansiyele Yolculuk

Sükunet hayatın başlangıcıdır diyorlar. Ses sessizlikten doğar, sessizlikler hesaba katılarak örülür beste. Anlam ikisini birlikte yaşattıkça oluşur.

Potansiyele Yolculuk
ALİYA DÜŞÜNMEZ- YÜKSEKOVA GÜNCEL

Sükunet anlamanın başlangıcıdır diyorlar. Sessizlik tüm sesleri içinde barındıran bir potansiyele sahip, kendi çelişkisini doğuracak tüm kodlar yine kendi bünyesinde… Yani sesten önce nedenleri vardı. Potansiyelini oluşturan, işlenmiş kodları vardı. Kendi içimizdeki gürültüyü bastırabilirsek o kodları okuyabileceğiz.

Evrenin ilk haline kadar uzanıyor bu öğüt. Boşluk veya boşluğa denk düşecek bir hal… Ama kendi doğasında, kendisini başkalaştıracak bir potansiyele gebe… Yani büyük patlamadan öncesindedir, büyük patlamaya giden tüm yol.

Belki hali hazırda olan tüm gürültümüz ve patırtımız da, bir gün kendisini sessizliğe gömecek kodları barındırıyordur içinde.

Öznesi insan olacak, bu yok oluşun. Varoluşu kavga ile şekillendiğinden, tüm kurgusu da yenmek üzerine biçimlenen ama zaferden sonra, hızını kesmesini bilmeyen insan…

İnsan, doğaya karşı mutlak bir zaferin sahibi olmuştur artık. Her ne kadar doğa henüz tüm silahlarıyla karşı koymamış olsa da, o bir zaferin sahibidir. Ancak kavgasının tüm nedenleri ortadan kalkmışken, o hala kendisinde alışkanlığa dönüşmüş yok ediciliğini gözden geçirmeyi düşünememekte.

Oysa büyük zaferler, büyük sorumluluklar doğurur. Yenileni hayatta tutmak sorumluluğu gibi… Onun ölümü, sadece sizin zaferinizin anlamsızlaşması değil, aynı zaman da size karşı saldırganlığındaki haklılığını da gösterecektir.

Varoluşunuzdaki bağımlılık düzleminden, kendinizi koparmanız mümkün değil. Bağımlı olduğunuzla, kavgaya tutuşmak zorunda kalmış olmanız yazgınızdaki talihsizlik sadece…

Evrenin ötelerinde, kendinize yeni yaşam alanları arıyor oluşunuzu, kendi kıyıcılığınızı dizginleme zorunluluğuyla yüzleşmekten kaçınmak olarak görüyorum. Daha fazlasını bulursanız, daha kaygısız olacaksınız. Erdemlerle buluşma becerinizi uyutmaya devam edeceksiniz. Birisini yok ederseniz, diğeri var nasılsa dersiniz. Çokluk sizde yüceliği değil, ucuzluğu üretiyor çünkü.

Mars bundan iki milyon yıl önce, dünyadakine benzer koşullardaymış. Oraya gönderilen araçlar sadece meraktan değil, dünyanın sonunu öngörüyorlar ve Mars bir alternatif olabilir mi tartışmalarına yanıt arıyorlar.

Belli ki geri dönüşü olmayan bir biçimde, her şey kontrollerinden çıkmış. Burada çözüm olanakları umutsuzluğa neden olmuş. Eğer Mars’ı merak eden bilim adamları, fon bulmak için tüm devlet erklerini kandırmıyorlarsa…

Ses kendi içinde sessizliğin nedenlerini taşıyor işte. İnsan gibi bir öznesi var bu meselenin. Uzaylılar bize saldırırken konuları, filmlerle sınırlı. Görünüşe göre varsa uzaylıların insandan çekeceklerine üzüleceğiz.

Ama bununla bitmiyor, değişen iklim koşulları birçok yıkıcı etkisiyle varlığını his ettiriyor. Su kaynaklarına, okyanus kıyılarındaki ülkelerin kentlerine, besin çeşitliliğine vb. yansıyor. Daha kötü günlere bizleri sürükleyecek nedenler azalmıyor aksine her gün artıyor. En büyük nedeni olan sanayileşmiş ülkeler ise, çareyi uzayda arıyor…

Gökten ateş yağıyorsa, yukarda bir demirci ustası çalışıyordur. Birazdan ter damlaları da yağmur olup düşecektir hayatımıza.

Varoluşta, yok oluşta kendi içinde nedenlerini ve potansiyelini taşıyor. Sonuç çok önceden şekillenmiştir. Gerçekleştiği an ise, sadece bütün yolculuğun sonudur. 

Güncelleme Tarihi: 20 Mayıs 2015, 12:55
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER