Artık yavaş yavaş moda olmaya başladı, öğretmenleri yerden yere vurmak. Hatırlanacağı gibi daha önce dört ay tatilleri var diyorlardı, sonra üç aya indirdiler, şimdilerde ise iki ayı münasip görüyorlar. Önce Bakan"ın az çalışıyorlar tarzındaki açıklamaları şimdi ise Başbakan"ın açıklamalarıyla öğretmenler sadece hayal kırıklığına uğramadı, maalesef toplum nezdinde ki saygınlığı da tartışılır hale geldi.
Öğretmenliği başka mesleklerle kıyaslamak bile telafi edilemeyecek bir hatayı beraberinde getirmektedir. Çünkü yetişen nesillerin ilk model alacağı kişi anne- baba yada başka biri değildir, hayalindeki lideri de modeli de öğretmenidir. Bu anlamada başka hiçbir mesleğin böyle bir hassasiyeti de yoktur. Galiba öğretmenin yumuşak karnı da makul oluşundandır yoksa yerini bulacak okkalı cevapları vardır.
Öğretmenin iş yükü, girdiği ders saatine göre değerlendirilemez. Çünkü öğretmen ders saatinin dışında da çalışır. Derse hazırlanması, veli toplantısı, sınav kağıtlarını hazırlaması ve okuması, öğrenciye rehberlik yapması, okul içi toplantılara katılması, bakanlığın seminerlerine katılması, nöbet tutması vs. ücret dışında yapılan çalışmalardır.
Öğretmen maaşı ülkemizde sürekli ve abartılarak gündeme getirilen bir konudur. Kısaca değineyim. Bekar veya eşi çalışan çocuksuz 9/1 derecedeki bir öğretmen 1590 TL; bekar veya eşi çalışan çocuksuz 5/1 derecedeki bir öğretmen aylık 1651 TL; evli, eşi çalışmayan ve iki çocuklu en üst kademede ki bir öğretmen 2052 TL maaş almaktadır. Bu maaşlara bakılırsa toplumda model olması gereken öğretmenlere ne kadar maddi değer biçildiği daha net anlaşılmış olur. İyi modellik sadece eğitip öğretmekle olmuyor, giyim ve kuşamıyla, birikimiyle de örnek oluşturmalıdır.
Tablo bu iken diğer kurumlarda çalışanların maaşları ve tatilleri neden hiç akla gelmiyor. Mesela yargıda çalışanların ne kadar maaş aldıkları ve ne kadar tatil yaptıklarını bilen kaç kişi vardır? Vekillerin maaş ve özlük haklarına hiç girmiyorum. Vekil danışmanları öğretmenlerden çok daha iyi şartlara sahipken hangi hizmeti görüyorlar acaba? Benim derdim bu alanlarda çalışanların çok para alması değil, neden öğretmenin göze battığıdır. Emek veren herkesin emeğinin karşılığını alması uygar bir gerekliliktir. Tamamen profesyonel ve dakik çalışan yani dersin tamamında faal olan öğretmenin eforunu başka masa başında ki mesleklerle kıyaslamak ne derece doğrudur?
Anlamak mümkün değil. Öğretmen neden bu kadar göze batıyor? Bu bilinçli bir itibarsızlaştırma mı? Değilse nedir? Ben şimdiye kadar hiçbir bakanın, Milli Eğitim Bakanları kadar kendi personelini rencide edeni görmedim. Biri daha önce demişti: sürekli oyun oynuyorlar, biri de demişti: üç ay tatil yapıyorlar yetmez mi? Şimdi ise başka memurluklar karşılaştırma furyası başladı. Artık öğretmen abalı konumundadır. Vuran vurana A. Arif"in şu dizeleri akla geliyor: Vurun ulan vurun/ Ben kolay ölmem/ Ocakta küllenmiş közüm/ Karnımda sözüm var.
Bakan Dinçer"in öğretmen verimliliğini artırmak için düşündüğünü ifade ettiği; beli aralıklarla sınav yapma, yüksek lisans yapan öğretmenlerin maaşlarını artırma ve performansa göre ücret uygulaması hakkaniyet çerçevesinde yapılırsa gereklidir ve hatta geç kalınmıştır. Yani öğretmen sorumluluktan kaçmıyor. Üslup ve yaklaşımların tamamen itibarsızlaştırma ya neden olmasına anlam veremiyorlar.
Bu sene Van"daki öğretmenlerin performanslarını bilen belki var ama taktir edeni duymadım. En zor ve tehlikeli şartlarda çalıştılar. Her gün ortalama 8-9 saat derse girdiler. Hafta sonları da ders yaptılar. Van "da hayatın normale dönmesinde herkesten daha çok emek harcadılar. En çok depremde şehit veren yine öğretmen camiası oldu. Ödül olarak da altı ay almaları gereken deprem tazminatları üç aya indirildi.
Bir harf öğretenin hizmetkarı olurum anlayışından kopanların iflah olamayacağına inanıyorum. Evde kontrol edilemeyen çocuğa eğer öğretmen sahip çıkıyorsa (ki böyledir) o zaman öğretmene kim sahip çıkacak? Depresyona giren öğrenciye, kavga eden öğrenciye, umudunu yitiren öğrenci ve veliye sahip çıkan öğretmene acaba kim sahip çıkacak?
Bir ülke öğretmenine verdiği değer kadar çağdaştır. Öğretmene verdiğimiz değer kadar da değerimiz vardır Oysaki hem değerli olmak hem de çağdaş olmak zorundayız.
