Sürecin sağlıklı işlemesi için iki öneri

BDP Grup Başkan Vekili İdris Baluken, hükümetle yaptıkları görüşmelerde iki handikapla karşı karşıya olduklarını belirterek, "Hükümet yetkilileri görüşmelere inisiyatif alan bir pozisyonda gelmiyorlar.

Sürecin sağlıklı işlemesi için iki öneri
Başbakan'a aktardıktan sonra geri dönüş yapacaklarını söylüyorlar. İkincisi yaptığımız görüşmelerin tamamında somut bir takım çalışmaları tartışmaktan ziyade kapalı bir üslup kullanıyorlar" diyerek, hükümetin "adım atıyormuş görüntüsü" veren bir yaklaşım sergilediğine işaret etti. 

Çözüm süreci ekseninde ikinci aşamada hükümetin atması gereken adımlar konusunun gündemde olduğu bir süreçte Lice'de askerlerin halkın üzerine ateş açması her anlamda bir gerginlik ve güvensizliğe neden oldu. Bu konuda Meclis'te hükümet yetkililerinden Adalet Bakanı Sadullah Ergin, İçişleri Bakanı Muammer Güler ve Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz ile BDP grup başkan vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Bingöl Milletvekili İdris Baluken görüştü. Baluken, görüşmenin içeriğine dair DİHA'ya değerlendirmelerde bulundu. Baluken, hükümetle yaptıkları görüşmede başta Lice olayı olmak üzere bölgede güvensizlik yaratan bazı olaylar ve ikinci aşama ile ilgili adım atılmamasının halkta büyük bir gerginlik ve güvensizlik yarattığını ilettiklerini kaydetti. Lice olayının oldukça vahim bir olay olduğuna işaret eden Baluken, karakolların, kalekolların yapılmasına karşı demokratik tepkilerini ortaya koyan halka yönelik uyarı yapma gereği bile duymadan otomatik silahlarla öldürme maksadıyla bir müdahale yapıldığını, 18 yaşındaki Medeni Yıldırım'ın kaybedildiğini ve onlarca yaralı olduğunu hatırlatarak, "Bir yandan çözüm sürecini konuşurken diğer taraftan hükümetin adım atmaması ve demokratik tepkileri silahla bastırması, Kürt halkının bağrına tekrar cenazeler gidecek şekilde bir süreç işletmesi süreç açısından çok riskli tehlikeleri barındırıyor" dedi. 

'Hükümetin tavrı güvensizlik ortamını ve kaygıları derinleştiriyor'

Lice'deki katliamdan bu yana bir hafta geçtiğini ve herhangi bir gelişmenin olmamasının kaygıları arttırdığını ifade eden Baluken, "Roboski'de de Bingöl vakasında da hep böyle zamana yayan, muğlaklaştıran ve sonrasında üstünü örtmeye çalışan bir hükümet tavrı ile karşılaştık. Lice'deki hadise de hem Valilik hem de hükümet ve Başbakan'ın yaptığı açıklamalar 'Acaba yine böyle bir yol mu izlenecek?' kuşkusunu derinleştirdi" dedi. Hükümetle yaptıkları görüşmede Lice'de böyle bir yol izlenmesi halinde bunu kesinlikle kabul etmeyeceklerini ifade ettiklerini dile getiren Baluken, "Yaptığımız görüşmelerde aşağı yukarı benzer cevaplar veriliyor. 'Soruşturma yapılıyor, önümüze sonuçlar gelince gereken yapılacaktır' şeklinde muğlak, somut adım içermeyen bazı yaklaşımlar ortaya konuluyor. Dün itibariyle de dosyaya gizlilik kararı verildi. Bütün bunlar tehlikeli yaklaşımlar. Hükümet bir taraftan ikinci aşamanın gereklerini yerine getirmeyerek güvensizlik ortamını ve kaygıları derinleştiriyor. Bir yandan da süreci sabote edecek, süreci bitirecek olaylara karşı klasik devletçi refleksleri gösteriyor" dedi. 

'Tarihi bir kavşakta Meclis'in kapatılmasını kabul etmiyoruz'

Meclis'in 6 Temmuz'da tatil edileceğini ifade eden Baluken, şunları söyledi: "Başından beri yaptığımız bütün görüşmelerde bunun doğru olmadığını, tarihi bir süreci konuştuğumuz dönemde, tarihi kavşaktan geçtiğimiz bir dönemde hiçbir şey olmamış gibi Meclis'in üç aylık tatil yapmasının çok büyük sıkıntılara neden olabileceğini söyledik. Normalde Meclis tatil olduktan sonra Ekim ayında açılıyor. Ve Ekim ayından sonra da Kasım ayına kadar bir aylık bir süre var. Kasım ayından sonra çoğunlukla Meclis gündemi bütçe görüşmelerine yoğunlaşıyor. Ondan sonra da yerel yönetim seçimlerinden dolayı Meclis'in tamamen gündeminin kilitleneceği bir dönem yaşayacağız. O nedenle bu zaman baskısını yaratmanın doğru olmadığını, pratikleşme ve anayasa ile ilgili düzenlemelerin Ekim ayından sonra bir-bir buçuk aya sığdırılmaya çalışılmasının son derece yanlış olduğunu ifade ettik. Kendilerine Meclis'in tatil edilmemesini, illaki tatil edilecekse de daha erkenden açılmasını sağlayacak bir takvim belirlenmesi gerektiğini ilettik. Hükümet yetkilileri ve AKP adına katılan yetkililer kendi aralarında görüşeceklerini ve Başbakan'a ileteceklerini ondan sonra geri döneceklerini belirttiler." 

Sürecin sağlıklı işlemesi için iki öneri

Süreç başladığından bu yana taraflar arasında çözüm gücü olabilecek, zaman zaman hakem rolü oynayabilecek bazı mekanizmalar önerdiklerini, ancak bunların bugüne kadar devreye konulmadığını belirten Baluken, bu mekanizmaları iki şekilde formüle ettiklerini dile getirerek, "Birincisi demokratik yasal ve anayasal düzenlemeler için AKP grubu ile partimiz arasında oluşturulacak komisyonların bir çalışma grubu şeklinde her iki partinin yaptığı çalışmaları ortaklaştırmasıdır. Bugüne kadar yapılmadı. Son heyetimizin Sayın Öcalan ile yaptığı görüşmede de Sayın Öcalan'ın böyle bir önerisi oldu. Biz de bu görüşmede bunun önemini belirttik. Çünkü böyle bir mekanizma oluşturduğumuz zaman Meclis'in tekrar açılma döneminde zaten çalışmanın büyük bir kısmı bitmiş olacağı için sadece bunu Meclis gündemine getirip komisyon gündeminde yasallaştırma işlemi kalıyor ki, bu da çok fazla zaman almayan bir durumdur" dedi. İkinci olarak uzun soluklu bir süreçten bahsettiklerini, bu sürecin akamete uğraması için hem içerden hem dışardan belli bazı güçlerin devreye girebileceğini belirttiklerini ifade eden Baluken, "Bu haliyle mevcut işleyiş bize güven vermiyor. Hükümetin ve devletin baskısından bağımsız bir şekilde süreçte özellikle kriz yaratacak, tıkanıklık yaratacak noktalarda oluşturulacak bağımsız bir heyetin sürecin sonuna kadar takip etmesi ve tıkanıklık yaşanan noktalara müdahil olmasını öneriyoruz. Biz partilerden bağımsız bir Akil İnsanlar Heyeti, Meclis'teki Çözüm Komisyonu ve yerelde tespit edilecek izleme komitelerinden oluşacak bir mekanizma önerdik. Şimdi kendi aralarında yapacakları değerlendirmeler ile nasıl bir cevap verecekler onu bekliyoruz" dedi. 

'Tahammül göstermeyen bir AKP pratiği ile karşı karşıyayız'

Sürecin stratejik bir süreç olduğunun altını çizen Baluken, şu değerlendirmede bulundu: "Doğrudan Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan bu süreçte demokratik siyaset kanallarının açılmasının önemine işaret etti ve bunun yol haritasını bizzat duyurdu. Sayın Öcalan'ın belirttiği çerçevede, siyasi yollarla hak arama mücadelesinin engellenmemesi net bir konu. Ama şimdi düşünün ki, Lice'de çoğunluğu kadın ve gençlerden oluşan bir grup olabilecek en meşru yürüyüş hakkını kullanıyor ve siz gerçek mermilerle yanıt veriyorsunuz. O zaman silahların susması ile ilgili bir gündemi almamışsınız demektir. Biz normalleşme sürecinde PKK gerillalarının demokratik siyaset yapması söylemi ve çağrısı üzerinden bu sürece başladık." Hükümete sundukları demokratikleşme paketinden önerilerinin çok net olduğunu, bunun en başında da "Toplantı ve gösteri hakkının yasal güvence altına alınması" olduğunu vurgulayan Baluken, her eylemlerine müdahale eden, cezaevine atan bir devlet anlayışı ile karşı karşıya olduklarını hatırlatarak, "Bırakın artık Siyasi Partiler Kanunu, seçim kanunu, seçim barajı, hazine yardımı vs. bugün bir yürüyüşe dahi tahammül edemeyen bir AKP pratiği açığa çıkarsa bu süreç açısından çok ciddi bir sıkıntıdır. Ve çok ciddi bir risktir. Bu yönüyle Lice'deki olay çok önemlidir" dedi. 

Hükümetle görüşmelerde iki handikap 

Baluken, hükümetin hazırladığı paket ile ilgili basında bir takım haberler olduğunu, ama esas olarak resmi açıklamaları esas aldıklarını dile getirerek, "Bunlara baktığınız zaman Kürt sorununu çözecek Türkiye'yi demokratikleştirecek anayoldur ki, bir takım çalışmalardan ziyade tali yollarda oyalanan, adım atıyormuş görüntüsü veren bir yaklaşım görüyoruz" dedi. Bugüne kadar hükümetle yaptıkları görüşmelerde iki handikapla karşı karşıya kaldıklarını dile getiren Baluken, "Birincisi hükümet yetkilileri o görüşmelere inisiyatif alan bir pozisyonda gelmemiş oluyorlar. Biz yaptığımız görüşmelere karar verecek bir inisiyatifle gidiyoruz; ancak onlar orada konuşulanları Başbakan'a aktaracaklarını ondan sonra geri dönüş yapacaklarını ifade ediyorlar. İkincisi bugüne kadar yaptığımız görüşmelerin tamamında hükümet yetkilileri net somut bir takım çalışmaları tartışmaktan ziyade, 'Çalışıyoruz, çalışmalarımızı devam ettiriyoruz, belli bir aşamaya gelirse paylaşırız' gibi kapalı bir üslup kullanıyor. Bu halkımızda da eleştiri konusu oluyor. 'BDP görüşüyor ama biz ne görüştüklerini bilmiyoruz' şeklinde eleştirileri biz de alıyoruz. Ama bunun tamamen hükümetin tavrından kaynaklandığını belirtmek istiyoruz. Nitekim o görüşmelerde ne çıktığını biz şeffaf bir şekilde söylüyoruz. Hükümet yetkilileri net bir tavır koysalardı biz kalkıp halkımıza anlatırdık. Biz bu sürecin şeffaf yürütülmesinden yanayız" dedi. 

'Hükümetin muğlak bırakan yaklaşımını kabul etmiyoruz'

"KCK" tutuklularının durumunu birinci dereceden hassasiyet gösterdiklerini, TMK'nin, TCK'daki 215, 220 ve 314'üncü maddelerindeki değişikliklerin bugüne kadar yapılmış olması gerektiğinin altını çizen Baluken, şunları ifade etti: "Bunlar yapılmış olsaydı hem demokratikleşme yönünde ciddi adımlar atılacak, hem cezaevlerindeki siyasi tutsakların özgürlüğü ile ilgili bir süreç başlamış olacaktı. Biz bu konuda hükümetin bu muğlak bırakan, inisiyatifi yargıya ya da Anayasa Mahkemesi'ne bırakan tutumunu kabul etmiyoruz. Uzun süredir vicdanları rahatsız eden hasta tutsakların durumu var. Hala bu kadar insani bir konuda bile bu hükümet hızla bir adım atma tutumunu göstermiyor. Biz KCK davalarında tahliyelerle ilgili inisiyatifi bir başka kuruma atan, bu yönüyle mevcut çözümsüzlüğü derinleştiren bir yaklaşımı kabul etmiyoruz. Yapılacak küçük bir yasal değişiklik bir infaz eşitliği bile 20-25 yıldır cezaevinde yatan politik arkadaşlarımız için de tahliye ve özgürleşme süreci söz konusu olabilir."

'Müzakere masasında kazanımlar mücadele ile olur'

Sürece dair hem ulusal hem uluslararası düzeyde yönelmeler olmasına rağmen PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın çok kararlı bir şekilde bu süreci başlattığını ifade eden Baluken, birinci aşamanın büyük bir kararlılıkla bu aşamaya getirildiğini ifade etti. Bu sürecin AKP ya da hükümete güvenilerek başlatılan bir süreç olmadığını hatırlatan Baluken, "Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan'ın ve Kürt hareketinin kendi mücadele deneyimi, kendi özgücüne güvenerek başlatmış olduğu bir süreç olarak değerlendirmek çok önemlidir. Ve müzakere masasında da mücadele ile kazanımların açığa çıkacağı bir süreçtir. Gelmiş olduğumuz aşamada da hükümetin adım atmasını sağlayacak olan halkımızın demokratik talepleri ve eylemlilikleri olacaktır" dedi. DİHA

Güncelleme Tarihi: 04 Temmuz 2013, 09:02
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER