Taksim Gezi Parkı direnişi 13'üncü gününü geride bırakırken, her gün binlerce yurttaş Taksim'e gelmeye devam ediyor. Renkli görüntülere sahne olan Taksim direnişinde bir yandan komünler oluşturulup şarkılar eşliğinde halaylar çekilirken, diğer yandan dağıtılan el ilanları ve yapılan açıklamalar ile direnişin amaç ve talepleri halka anlatılıyor. Aralarında HDK'nin de bulunduğu birçok sivil toplum kuruluşu ve parti, kendi renkleriyle alanda yer alırken, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın, "Gezi Parkı'ndaki direnişi anlamlı buluyor, selamlıyorum" mesajı ile birlikte Kürtler de alanlara akmaya başladı. Taksim Gezi Parkı direnişini ve direniş ile birlikte Türkiye siyasal gündemini BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'e sorduk.
'Herkes isyanını alıp da gelmiştir'
Taksim direnişinin 13 gündür başlatılan bir direniş olmadığını dile getiren Tuncel, direnişin arka planına dikkat çekti. Tuncel, "Taksim direnişi, kentsel dönüşüm projesi adı altında kentlerin kentsel ranta dönüştürülmeye çalışılmasına, Gezi Parkı yerine AVM veya rezidansların yapılmasına, Taksim'in toplumsal muhalefete kapatılmasına, özelikle kadınlara yönelik kürtaj, kadınların kaç çocuk doğurması gerektiğine, nasıl doğuracağına, sezaryenle mi yoksa normal doğum ile mi yapılacağına ilişkin söylenen sözlere bir tepki olarak doğan direniş olup Gezi Parkı'ndaki ağaçların kesilmesi ile zirveye ulaşmıştır" dedi. AKP hükümetinin çok uzun bir süredir baskıcı, otoriter bir politika izlediğinin altını çizen Tuncel, Başbakan Erdoğan'ın sürekli, sandığı göstererek yüzde 50 oy aldığını söyleyip baskıcı zor rejimini Türkiye halklarına dayattığını söyledi. Gezi Parkı direnişinde sadece Gezi Parkı'na sahip çıkanların değil, AKP'nin bu baskıcı, zor rejimine öfke duyan herkesin sokağa çıktığını belirten Tuncel, "Herkes isyanını alıp da gelmiştir" dedi.
'3'üncü köprü ile Alevilerin acılı hafızası canlandırılmaya çalışılıyor'
Ekoloji mücadelesi verenlerin 3'üncü köprünün yapımına da karşı çıktıklarını ifade eden Tuncel, "Ekoloji mücadelesi verenlere karşı 3'üncü köprü yapılması yetmiyormuş gibi bir de köprüye Alevileri katleden Yavuz Sultan Selim ismi verilerek Alevilerin acı hafızası yeniden canlandırıyor. Dolayısıyla Aleviler de buna karşı çıkarak Taksim Meydanı'nda oldular" dedi. AKP hükümetinin insanların özel yaşamına yasakçı bir zihniyetle müdahale ettiğini aktaran Tuncel, "AKP'nin yasalar ile özgürlükleri genişleten değil, özgürlükleri daraltan yasakçı zihniyetine öfke duyan herkes aslında Gezi Parkı direnişi ile kendisini söz söylerken sokakta buldu. Bu ses Türkiye'den Kürdistan'a birçok cevap da buldu. Çünkü bu sadece İstanbul meselesi değil, bütün Türkiye'nin meselesidir. Bu kadar geniş yayılmasının nedeni de bu. İnsanlar bu yasakçı zihniyet karşısında sesini duyurmaya çalıştılar" diye konuştu.
'Taleplerin kabul edilmesi gerekir'
Başbakan'ın Tunus dönüşü Atatürk Havalimanı'nda sosyal medya aracılığı ile toplanan kitleye yaptığı konuşmayı "Otobüs konuşması" olarak nitelendiren Tuncel, " Dün 'sosyal medya belası' diye tabir ettiği sosyal medya aracılığı ile halkı topladı ve orada bir otobüs konuşması yaptı. Bir otobüs konuşması ile mesaj vermeye çalıştı, ama bu mesajlar Türkiye halklarının istediği bir mesaj değildi. Bir yerde Avrupa Birliği için yapılan bir toplantıda demokrasi için canımız feda derken, Taksim direnişi için burada demokratik talep yok diyor. Aksine buradaki taleplerin tamamı demokratik talep ve taleplerin karşılanması gerekir. Başbakan bu talepleri almak yerine bir meydan okuma yaklaşımına girdi. Kaldı ki atılan sloganlardan 'Dik dur eğilme millet seninle' ya da 'Yol ver gidelim Taksim'i ezelim' sloganlarının kendisi bile bu vahim durumu ifade ediyor" diye konuştu. Ayrıca Başbakan'ın sürekli Türkiye ekonomisini övdüğünü ve demokrasi için sandığı adres gösterdiğini belirten Tuncel, "Demokrasiniz yoksa ekonominiz istediği kadar güçlü olsun. Bakıldığında Başbakan durmadan sandık gösteriyor, oysa biz biliyoruz ki mesele sandık değil. Çünkü o sandığın kuruluş şekli demokratik değil, yüzde 10 barajının olduğu yerde 12 Eylül yasakçı zihniyetinin olduğu yerde, dilini kültürünü her şeyini yasaklayan, Türkiye'de yaşayan herkesi Türk gören bir zihniyetin oluşturduğu yasalar çerçevesinde sandık kursan ne olacak kurmasan ne olacak? Dolayısıyla bu sandık aslında iktidarı güçlendirmek, hükümeti korumak adına kurulan bir sandık ve demokratik değil" diye konuştu.
'Şiddeti uygulayan devletin kendisidir'
Başbakanın sürekli şiddete karşı olduğunu belirttiğini, ama şiddet uygulayanın devlet olduğunu dile getiren Tuncel, bu durumun Taksim direnişinde bir kez daha ortaya çıktığını ifade etti. Tuncel, Gezi direnişinde 4 binden fazla kişinin yaralandığını ve 3 kişinin yaşamını kaybettiğini hatırlatarak, bunun sorumlusunun hükümet olduğunu söyledi. "Ortada bir şiddet, vandalizm varsa İçişleri Bakanlığı'nın Emniyet Müdürlüklerinin gerçekleştirdiği bir durumdur" diyen Tuncel, "Başbakan Taksim direnişinin üstünü kapatmak isteyerek, direnişin çözüm süreci karşıtı olduğunu söylüyor. Başbakan bilmeli ki çözüm sürecine en büyük katkı Türkiye'nin demokratikleşmesidir. Türkiye'nin demokratikleştirilmesinin tam da bu döneme denk gelmesi çok önemli ve anlamlıdır. Taksim direnişi demokratikleşmenin sadece Kürdistan'ın talebi değil, Türkiye halklarının da talebi olduğunu bir kez daha ortaya çıkarttı" dedi.
'Paradigmamızın haklılığı bir kez daha kanıtlandı'
Parti olarak savundukları PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın, "Demokratik ekolojik cinsiyet özgürlükçü paradigması"nın haklılığının Gezi direnişi ile bir kez daha kanıtlandığını belirten Tuncel, son olarak şunları ifade etti: "Gezi artık politik bir isim haline gelmiştir. Eskiden Taksim politikti. Artık Gezi ve Taksim iki politik isim olarak karşımıza çıkıyor. Taksim Meydanı bize 1 Mayıs 1977'yi hatırlatıyor, yanına şimdi de Gezi 1 Haziran 2013'ü hatırlatacak. Kürt hareketi olarak bu direnişi çok önemsiyoruz. 'Politik alanda kazanmadan hiçbir alanda kazanmak mümkün değildir' sözü aynı zamanda bizim mücadelemiz açısından önemli bir nokta. Aslında Gezi'de politik olarak kazanılmıştır, şimdi de önemli olan bunun örgütsel zeminini oluşturmak ve bundan sonra buradan güçlü bir demokrasi hareketi geliştirmektir." DİHA
Güncelleme Tarihi: 10 Haziran 2013, 09:13
'Taleplerin kabul edilmesi gerekir'
Taksim direnişinin parti olarak savundukları "Demokratik ekolojik cinsiyet özgürlükçü paradigmanın" haklılığını ortaya koyduğunu dile getiren BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, AKP'nin yasakçı zihniyetlerine karşı oluşan toplumsal öfkenin birikimi olan direnişin siyasi alanda bir kırılma noktası teşkil ettiğinin altını çizdi.
SIRADAKİ HABER