'Kirlenen kadın bedeni değil, erkekliktir'

Bölgede yaşanan asker ve korucu tecavüzlerini kültürel, sosyolojik ve politik yönleriyle değerlendiren Ekin Ceren Kadın Derneği yöneticisi Figen Kaplan, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın çözüm süreci kapsamındaki önerisini hatırlatarak, "40 yıla yakındır süren kirli savaşta yaşanan tecavüzlerin açığa çıkması boyutuyla, Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulmalı ve bu komisyonda mutlak suretle kadınlar yer almalıdır.

'Kirlenen kadın bedeni değil, erkekliktir'
Eğer tarihte yaşanan acılar, katliam yapanlar ile birlikte açığa çıkmazsa, bu tarihin tekrar etmesi zaten kaçınılmazdır" dedi.

Bölgede yaşanan tecavüz olaylarında tecavüzcülerin çoğunun rütbeli asker, korucu veya polis olması bölgede yaşanan özel savaş uygulamalarını gözler önüne sererken, tecavüzcülerle ilgili işletilen yargı süreçlerinde cezalandırma hukuku pasif kalıyor. Kamuoyunda "Utanç davası" olarak bilinen 13 yaşında 36 kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç. davasında, sanıklara alt sınırdan ceza verilmesi, Mardin'de pansiyonda kalan bir erkek çocuğunun hocası tarafından 4 ay boyunca sistematik bir şekilde tecavüze uğraması ile ilgili davalarda da cezasızlık hukuku devam ediyor. Bingöl'de 16 yaşındaki E.A'nın çok sayıda asker tarafından tecavüze uğraması ile ilgili uzman çavuşların serbest bırakılması, sadece birinin gelen baskılar sonucu tutuklanması, devletin tecavüzlere, özellikle güvenlik güçlerinin tecavüzüne yaklaşımını ortaya koyuyor. Bölge özelinde, 40 yıla varan savaşta boşaltılan ve yakılan binlerce köyde korucu ve asker tecavüzlerinin yüzlercesi kayıt dışı kalırken, kayıt altında tutulan tecavüzlerle ilgili yargı süreçleri ise ilerlemiyor. Bölgede yaşanan asker ve korucu tecavüzlerini, kültürel, sosyolojik ve politik yönleriyle değerlendiren DÖKH bileşenlerinden Ekin Ceren Kadın Derneği yöneticisi Figen Kaplan, bölgede yaşanan asker, polis ve korucu tecavüzlerinin sistematik özel savaş uygulamaları olduğunu belirtti. 

'Tecavüz, kadın üzerinden toplum dokusunu parçalamayı hedefler'

Tecavüzleri tarihsel olarak değerlendiren Kaplan, uygarlık tarihinde sınıflı toplumla birlikte başlayan savaşlarda milyonlarca insanın hayatını kaybettiğini ve kültürel değerlerinin talan edildiğini belirterek, "Özellikle kadınların savaşlarda ganimet olarak kullanılması ve kadın bedeni üzerinden toplumu denetim altına alma, ahlaki yönden dejenere etme ve toplumun beklentilerini yok etme noktasında özel politikaların uygulandığını da görüyoruz" dedi. Bölgede uygulanan savaş politikalarında Türk medyasının birçok tecavüz olayının üzerini örttüğüne dikkat çeken Kaplan, "Türk medyasının üzerini kapattığı tecavüz olaylarının çok sık yaşandığını biliyoruz. Kürdistan'daki savaş, özellikle Kürt halkının varlığının inkarı ve devamlılığının önüne geçme üzerineydi" dedi. Kadın bedenine yapılan tecavüzlerin sadece cinsel bir eylem ve şiddet olarak ele alınmaması gerektiğini belirten Kaplan, "Başta kadın üzerinden toplumun ahlaki değer yapılarının, beklentilerinin, umutlarının ve kültürünün direnişinin kırılmasıyla ele alınmak zorundadır. Çünkü egemenler bu tecavüz olayı ile birlikte değerleri gasp etmeyi, ele geçirmeyi ve böylece toplumun dokusunu parçalamayı hedeflemektedir" diye belirtti. Kaplan, kadın bedeni üzerinden gerçekleşen tecavüz olgusunun, dünya genelinde cinsel bir şiddet olarak algılandığını ve çok ağır bir süreç olduğunu kaydetti. "Tecavüz eyleminin iradeye, bedene sahip olma ve kadın bedeni üzerinden erkekliği, egemenliği sürdürme, iktidarını güçlendirme olarak ele almak zorundayız" vurgusu yapan Kaplan, hiçbir tecavüzün erkeğin egemenlik duygusundan bağımsız gerçekleşmediğini söyledi. 

'Türk medyası bilinçli olarak bölgedeki tecavüzlerin üzerini örtüyor'

Erkeklerin kadın bedeni üzerindeki tecavüzünü, "erkeklerin kendi iktidarını güçlendirmek istemesi" olarak değerlendiren Kaplan, "Bir erkek kadına tecavüz ederken o bedene sahip oldukça, aslında kendi gücünü, iktidarını güçlendirdiğini ve zorla gasp ederek bunu gerçekleştirdikçe güçlendiğini düşünür. Savaşlarda da yaşanan aynı şekilde o halkın varlığını, umutlarını, geleceğini ele geçirmeye gasp etmeye çalışmaktır" dedi. Bölgede, kadınlara tecavüz boyutunda korucu, asker ve polislerce kız çocukları, erkek çocukları olmak üzere yüzlerce insana tecavüz edildiğini bildiklerini söyleyen Kaplan, "Özellikle köy boşaltmalarda, köy yakmalarda, gözaltılarda, yatılı okullarda ve hatta gerillaların ölü bedenleri üzerinde yaşanan tecavüzlerin ne yazık ki açığa çıkmadığını ve Türk medyasının bilinçli bir şekilde bunun üzerini örttüğünü biliyoruz. Nitekim Gezi Parkı olaylarında yaşanan direniş eylemlerinde birçok kişinin, 'Demek ki Kürdistan'da birçok şey yaşanmış ama biz bunun farkında değilmişiz, biz şimdi anladık' demesi de bizler açısından çok önemlidir" diye konuştu. 

'Türk devlet yetkilileri, beden üzerinden sömürgeciliği sürdürüyor'

Korucuların, askerlerin, polislerin tecavüzünün basına belli noktada yansımaları olduğunu ve belli rakamları olduğunu kaydeden Kaplan, rakamlar üzerinden gidildiğinde tecavüzleri, spesifik birkaç küçük olaymış gibi algılayan zihniyetlerin de açığa çıkabildiğini ifade etti. Kaplan, şunları söyledi: "Tecavüzün kendisinin ifade edilemeyişi, hem feodal toplum geleneğinden gelmek, hem aile baskısı hem kadınların yaşadığı travmaları açığa çıkaramama boyutuyla tecavüzlerin üzerinin kapanması konusu çok önemli. Köyü yakılan, dili yasaklanan ya da fiziksel şiddet gören Kürdistan halkı, tecavüz edilme noktasına gelindiğinde, tecavüzü anlatmamaktadır. Çünkü toplum tarafından kadın bedeni namus olgusuyla algılandığı için tecavüzün kendisi tarihin sayfalarına gömülüp gidebilmektedir." Bölgede yaşanan ve asker ve korucular tarafından yaşanan birçok tecavüz olayına değinen Kaplan, "Türk devlet yetkililerinin, güvenlik güçlerinin bilinçli, sistematik ve süreklileştirerek, kadınların, kız ve erkek çocuklarının bedeni üzerinden aslında sömürge düzeyini devam ettirdiklerini görüyoruz. Bingöl'deki E.A. olayı bizler açısından çok önemli, doğru çözümlemek gerekiyor. Bunu salt bir kız çocuğunun bedeni üzerinden gerçekleşen bir şiddet olayı olarak algılamamak gerekiyor. Tecavüzü eden erkektir, ancak tecavüz eden askerdir. Ve bu asker de bir toprağı işgal eden askerdir, bu çok önemli bir noktadır" dedi. 

'Tecavüze uğrayan kadın değil, tecavüz eden erkek teşhir edilmeli'

Tecavüzlerin sadece devletin güvenlik güçlerince gerçekleşmediğini belirten Kaplan, bölgede özellikle yatılı okullarda öğretmen ve idareciler tarafından, hatta öğretmen, idareci ve devletin güvenlik güçleri tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen tecavüzlerle de sık sık karşılaştıklarını söyledi. Mardin'de yatılı okul okuyan ve pansiyonda kalan bir erkek çocuğunun İlmihal hocası tarafından 4 ay boyunca sistematik bir şekilde tecavüze uğradığı olayı hatırlatan Kaplan, "Dava halen devam etmektedir, tabi bu tecavüzcülerin devlet tarafından, devlet hukuku tarafından korunması yeni tecavüzcülerin, meşrulaşmasına, süreklileşmesine, toplumda normal olarak algılanmasına da neden olmaktadır" dedi. Bölgedeki tecavüz verilerine çok fazla güvenemediklerini belirten Kaplan, "Belirttiğimiz gibi tecavüz olgusu çok rahat ve ifade edilebilecek bir olgu değil. Ancak, İHD gibi, gözaltında taciz ve tecavüzleri izleme komisyonu gibi, TİHV gibi kurumlar kendilerine sunulan başvuru üzerinden birçok veriye ulaşmışlardır. Ancak bu veriler çok yetersizdir. Bizim DÖKH olarak takip ettiğimiz davalar var. Bizler diyoruz ki, tecavüz edilen kadınların teşhiri değil, tecavüz eden erkeğin, devletin, sistemin teşhir edilmesi ve toplumdan soyutlandırılması, tecrit edilmesi, toplumun vicdanıyla cezalandırılması çok önemli" diye konuştu.

'Kirlenen kadın bedeni değil, erkekliktir'

Tecavüze uğrayan kadınların kendilerini kirlenmiş olarak hissetmeleri üzerindeki zihniyet algısını yıkmak gerektiğini ifade eden Kaplan, "Kirlenen kadın bedenleri değildir, kirlenen erkekliktir, erkek cinsinin kendisidir. Bu noktada, tecavüzün gasp etme, ele geçirme olarak algılanması zaten bedenin namus olgusundan çıkarılmasıyla mümkün olacaktır" dedi. Kaplan, tecavüze uğrayan kadınların başvurularda bulunmasının, kadın merkezlerinden destek istemesinin, hukuki boyutuyla refleks geliştirerek, farkındalık yaratmanın önemli olduğuna işaret etti. Bundan sonraki süreçte çok daha radikal kararlar almayı düşündüklerini kaydeden Kaplan, şunları ifade etti: "Tecavüzcülerin hiçbir şey olmamış gibi yaşamlarına devam etmelerini istemiyoruz. Bir sistemin, zihniyetin yaşatılması, iktidar zihniyetinin kadın bedeni üzerinden toplumun kendisini, ahlaki değerlerini yozlaştırmaya dönük yaşanan bir süreçtir. Bu yüzden öncelikle namus kavramını kadın bedeninden çıkarmak, namusu tümüyle toplumun ahlakının, değer yargılarının toplamı olarak görmek gerekiyor. Bizler kadın hareketi olarak, tecavüzü bir dilin yasaklanmasından, bir köyün yakılmasından, barajların yapımından farklı görmüyoruz. Ancak Kürdistan'da kadın bedeninin tecavüzü özel savaş politikalarının bir sonucudur. Bununla mücadele etmek için de örgütlü duruşumuzu, mücadelemizi devam ettireceğiz." 

'Milliyetçilik, militarizm ve cinsiyetçilik savaşlarda ortak hareket ediyor'

Savaşlarda kadın bedenine yönelik yapılan tecavüzlerin altyapısının incelendiğinde, sadece bir halkın umudunu, değerlerini, kültürünü gasp etme değil, bir intikam alma boyutunu da gördüklerini kaydeden Kaplan, "Örneğin, Kasım Çakan adlı bir askerin bir kitabı yayınlanmış ve bu kitapta kendisi bizzat PKK'li gerillaların öldükten sonra tecavüze uğradıklarını kendi anlatımları ve tanıklığıyla anlattığı kitaptan bahsediyoruz" diyerek, kitaptan bir kesit okudu. Kitap yayınlandıktan sonra hakkında soruşturma başlatıldığını ve toplatma kararı alındığını söyleyen Kaplan, "Aynı şekilde yine Siirt Pervari'de kadın doğum hastanesine getirilen 12 kadın gerillanın cenazesinde vücutlarında fiziksel tahribat yapıldığına dair doktor raporları olduğunu biliyoruz. Bu da milliyetçiliğin, militarizmin ve cinsiyetçiliğin savaşlarda nasıl ortak hareket ettiğini ve iktidar ideolojisini, sömürge zihniyetini nasıl güçlendirdiğini bize göstermektedir" dedi. 

Kaplan, şunları dile getirdi: "Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan'ın başlatmış olduğu çözüm sürecinin sağlıklı ilerleyebilmesi için belli aşamalar var. Bu aşamalardan birisi de 40 yıla yakındır süren kirli savaşta yaşanan tecavüzlerin açığa çıkması boyutuyla, Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulmalı ve bu komisyonda mutlak suretle kadınlar yer almalıdır. Eğer tarihte yaşanan acılar, katliamlar yapanları ile birlikte açığa çıkmazsa, bu tarihin tekrar etmesi zaten kaçınılmazdır."DİHA

Güncelleme Tarihi: 11 Temmuz 2013, 10:56
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER