Mevsimlik işçi çilesi!

Rojava'da çetecilerin insansızlaştırma politikası kapsamında uyguladığı baskılardan dolayı göç ettirilen Rojavalılar ve bölgeden gelerek Polatlı'da soğan tarlalarında çalışan mevsimlik işçiler yaşadıklarına isyan etti. Rojavalı işçi Muhammet Evdo Müslim, çetecilerin yakaladıkları insanlara işkence yaptığını belirterek, "Geriye bir tek namusumuz kalmıştı.

 Mevsimlik işçi çilesi!
 Ondan dolayı bizlerde köyümüzü terk etmek zorunda kaldık" derken, Urfa'nın Viranşehir ilçesinden ailesi ile birlikte ekmeğini Polatlı'da soğan tarlalarında arayan üniversite mezunu Mehmet Öske ise, "Üniversiteyi bitirdim kendimi soğan tarlalarında buldum" dedi. 

Türkiye'de Kürt Sorunu'na bağlı olarak yıllardır devam eden savaştan dolayı göç etmek zorunda kalan mevsimlik tarım işçilerinin sorunları bitmek bilmiyor. Suriye'de başlayan savaş ile birlikte Rojava'da çetecilerin de halk üzerinde baskı kurarak, Kürtler göçe zorlaması nedeniyle topraklarından göç ettirilen Rojavalılar, batı illerinde mevsimlik işçi olarak çalışmak zorunda kalıyor. Bölge illerinden ile Rojava'dan gelen ve Ankara'nın Polatlı ilçesinde soğan tarlalarında çalışan Kürt işçiler sorunlarını DİHA'ya anlattı. 

'Çeteciler hem işkence ediyor hem de kafa kesiyor'

Suriye'de üç yıldır devam eden savaştan dolayı Rakka şehrinden Türkiye'ye göç eden Muhammet Evdo Müslim, "Ben ailem ile birlikte Türkiye'ye geldim. Suriye'de büyük bir savaş var. Bizler savaştan dolayı topraklarımızı bırakarak buraya geldik. Çoğu zaman köylerimizin üzerinde helikopterler geziyordu ve bombalar yağdırıyorlardı. Ardından çeteciler ortaya çıktı. Çetecilerin gelmesiyle birlikte artık oralarda barınamadık. Çeteciler çoğu insanı yakaladıktan sonra hem işkence ediyordu hem de kafalarını kesiyordu. Geriye bir tek namusumuz kalmıştı. Ondan dolayı bizlerde köyümüzü terk etmek zorunda kaldık" dedi.

'7 torba soğan 1 yevmiye'

Önce Reyhanlı'ya yerleştiklerini söyleyen Müslim, "Oradan da akrabalarımız aracılığıyla Polatlı'ya geldik. Daha önce soğan tarlalarında çalışmadığımız için zorlanıyoruz. Yaklaşık 4 aydır bu işi yapıyoruz. Burada kendi imkanlarımızla bir çadır kurduk ve eşya aldık. Fakat battaniye ihtiyacımız devam ediyor" dedi. Rakka'dan geldikten sonra oğlu Firaz'ın orada kaldığını ve onun için endişelendiğini dile getiren Müslim, aylar sonra Firaz'ında yanlarına geldiğini belirtti. Çadırda dokuz kişi kaldıklarını söyleyen Müslim, Polatlı'da battaniyelerin çok pahalı olduğunu dile getirdi. Reyhanlı'da kaldıkları süre içinde kendilerine yardım edenlerin olduğunu kaydeden Müslim, Türkiye'ye ilk defa geldiğini ve Türkiye'de ki Kürtler ile burada tanıştığını belirtti. Geldiklerinden bu yana çalıştıklarını ancak 15 gündür iş olmadığı için çalışamadıklarını ifade eden Müslim, kendilerine iş bulan ve "elçi" dediği kişinin ücretlerini verdiğini ve bugüne kadar bu yönüyle bir sıkıntı yaşamadıklarını ifade etti. İş olduğunda tarlalara gittiklerini, iş olmadığında çadırlarda kaldıklarını belirten Müslim, "Çalışınca, akşam güneş batana kadar da dönmüyoruz. Burada 7 torba soğan bir yevmiyeye sayılıyor. Bir yevmiye ise 25 TL'dir. Bazen 7 torba toplayamıyoruz. Böyle olunca da yevmiyemizi tam alamıyoruz. Bizler mecbur olduğumuz için çalışıyoruz" dedi. 

'Her şey çok pahalı'

Müslim'in eşi Emine Müslim ise, evli olan bir kızının da Suriye'de olduğunu ondan haber alamadıklarını söyledi. Suriye'de çalışma ihtiyacı duymadığını ifade eden Emine Müslim, "Buraya geldiğimizden beri ben de tarlaya gidip soğan topluyorum. Ben hem tarlada çalışıyorum, hem de akşam eve geldiğinde çalışıyorum. Şimdi yemeklerimizi bile dışarıda yaktığımız ateşin üstünde yapıyoruz. Biz kendi köyümüzdeyken böyle sıkıntılarımız yoktu. Suriye'de bir kişi çalışırdı herkese yeterdi. Fakat burada öyle değil. Her şey çok pahalı. Çocuklar da küçük çalışamıyorlar. Biz üç kişi çalışıyoruz. Yine de yetemiyoruz. Gelinde ancak çadırda kalıyor. Küçük çocuğu var ondan dolayı evden çıkamıyor. Burada ekmeği bile satın alıyoruz. Su yok, elektrik yok çok zorluk çekiyoruz. Kardeşlerim ve çocukları da gelmişti yanımıza. Onlara da bir çadır satın aldık. Öncesinde birlikte kalıyorduk. Bizler savaştan dolayı evlerimizi bırakarak buraya geldik" dedi. 

'Su ve elektrik yok'

Müslim'in büyük oğlu, Firaz Muhammet Müslim de Kobani'de ailesinin izini bulduğunu ve Türkiye'ye geçtiklerini öğrendiğini belirterek, "Çünkü bir savaşın ortasında kalmıştım. Her gün insanlar ölüyordu, köyler basılıyordu. Daha sonra bir yolunu bulduktan sonra çocuklarımı alıp Türkiye'ye geldim. Türkiye'ye geldiğimde param da yoktu. Yol parasını bile başkaları verdi" dedi. Suriye'deyken inşaatlarda çalıştığını dile getiren Müslim, Türkiye ile Suriye arasında dağlar kadar fark olduğunu burada ne kadar çalışsan da bunun kişiye yetmediğini vurguladı. Müslim, "Savaştan kaçtık ama burada da geçim sıkıntısı ile savaşıyoruz. Su ve elektrik yok. Sadece akşamları iki saat kadar elektrik veriliyor, gerisi yok" diye konuştu. 

'Soğuklar başladığında bu çadırlarda yaşanmaz'

Ahmet Öske ise, Urfa'nın Viranşehir ilçesinden ailesi ile birlikte ekmeğini Polatlı'da soğan tarlalarında arıyor. Öske, Polatlı'ya gelmeden önce Adana' da olduklarını daha sonra Polatlı'ya geçtiklerini dile getirerek, iki haftadır geldiklerini ancak işin olmadığını söyleyerek, "Artık bu durumdan sıkıldık. Evdekilerde de huzursuzluk çıkmaya başladı. Gelirken yanımızda getirdiğimiz erzaklarımız da tükenmek üzere. Zaten buradaki çalışma süresi 40 gündür. Nerdeyse 20 gün geçti hala işe başlayamadık. Havalarda soğumaya başladı. Soğuklar başladığında ise bu çadırlarda yaşanmaz. Geldiğimizden beri çalışmış olsaydık bize yeterdi. Bu şekilde olunca bütün hesaplarımız değişti. Urfa'da ise serbest çalışıyorduk. Çocuklarım ise fırında, lokantada çalışıyordu. Büyük oğlum ise üniversitede okuyordu. Yarın okullar açılacak. Şimdi çocuklar okula gidemeyecek. Kız çocuklarım da okuyor. Şimdi ben nasıl bu çocukları okula göndereyim" dedi. 

'Hasta olmak ayrı bir sıkıntı'

Bu sene ilk defa soğan tarlalarında çalışmaya geldiklerini sözlerine ekleyen Öske, "Geçen senelerde ise Nevşehir'e Kayseri'ye çapaya gidiyorduk. Çapa işi soğan işine göre daha kolaydı. Çapa işi daha düzgün ve temizdi. Fakat soğan tarlalarında bundan bahsedemeyiz. Soğan tarlalarında resmen savaşıyoruz. Soğan tarlalarında çalışırken işverenler bize fazla müdahale ediyor. Şimdi böyle olunca da sıkıntı çekiyoruz. Topladığımız 40-50 torba soğandır. Bu da yaklaşık 150 TL'ye denk geliyor. Yani karın tokluğuna çalışıyoruz. Tabi bu da her zaman olmuyor. Sabahın erken saatlerinde işe gidiyoruz. Akşam sekize kadar çalışıyoruz" dedi. Öske, birisinin hasta olması halinde ayrı bir sıkıntı yaşadıklarını belirterek, "Şimdi biri hastalandığı zaman eğer elçi (işçiler ile işveren arasındaki aracı) burada olursa hastaneye gidebiliyoruz. Ama elçi burada olmazsa kendi imkanlarımızla artık ne kadar götürebilirsek. Arabamız yok çünkü" dedi. Soğan tarlalarında birden fazla iş yaptıklarını dile getiren Öske, "Soğanın sökülmesi, temizlenmesi ve çuvallara doldurulması vardır. Bunlarda zor işlerdir. Zaten bir insan akşama kadar ancak iki yevmiye kadar soğan toplayabilir" dedi. Öske'nin eşi Makbule Öske ise, "Burada çektiğimiz tamamen rezilliktir. Bizler akşam eve geldiğimizde ise yemek yapma, su getirme ile uğraşıyoruz. Zaten suyumuz da yok. Tarla sulama sisteminden yararlanıyoruz. Kaplara dolduruyoruz. Temiz değil. Şimdi burası da toz, duman suyumuz kirleniyor. Elektrik yok" diye konuştu. 

'Üniversiteyi bitirdim kendimi soğan tarlasında buldum'

Öske'nin üniversite okuyan en büyük oğlu Mehmet ise 2009 yılında Balıkesir Üniversitesi Tarih Bölümü'nü kazandığını belirterek, kimsenin sorunlarına çare olmadığını söyledi. Öğrenciyken ailesinin yaptığı bu mevsimlik işleri düşündüğünde kendini derslerine veremediğini ifade eden Öske, "Bu devlet kimseye, öğrenciye de yardım etmiyor. Devlet tarafından aylık 280 TL kredi alıyordum. Genel Sağlık Sigortası ile sağlık hakkımız ihlal ediliyor. Bana prim borcu çıkartmışlar. Hastaneye gitsem de gitmesem de aylık 130 TL prim yatırmam gerekir. Şimdi ben bunu nasıl ödeyeceğim. Zaten devlette de vicdan yok. Bu duruma itiraz edebilmemiz içinde de prim borçlarını ödememiz gerekir. Şimdi benim bin TL borcum var. Bu çadırlarda yaşayanların hepsi Kürt. Arasan çadırlarda Kürtlerden başka kimseyi bulamazsınız. Buradaki sağlıksız koşullar yüzünden birçok çocuk hastalanıyor. Hastaneye götürdüğümüz hastalarımıza yeterince ilgi gösterilmiyor. Sularımız sağlıksız. Topraktan tuvalet yapmışız. Bu da sağlık açısından büyük sorundur. Özellikle kadınlar için bu durum daha da zordur" diyerek yaşadıklarına isyan etti. DİHA

Güncelleme Tarihi: 27 Ağustos 2013, 12:36
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER