Modern Zamanlarda Mektuplar - 2

Yüksekovalı Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Zübeyt Bartin, 'Modern Zamanlarda Mektuplar 2' adlı yazısını okuyucuları için paylaştı.

Modern Zamanlarda Mektuplar - 2

ZÜBEYT BARTİN/YAZDI

Yüksekovalı Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Zübeyt Bartin, 'Modern Zamanlarda Mektuplar' adlı yazısını okuyucuları için paylaştı.

''Öğretmen Bartin'in Yazısı Şöyle:

Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor

Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;

Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

Bir gece yarısı yazıyorum bu mektubu

Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri.’’

Ve başında da ekliyor Cemal Süreya, ‘’ Biliyorum sana giden yollar kapalı.’’ Umuttun, sevdaydın, gelecektin, aşktın sen. Gidişinden bildim seni hep. Hayallerle gerçekler arasındaki ince çizgi göz kapaklarımızdaki ağırlık kadardır, farkındayım. Bu cümle; hayatımın en değişik, en garip cümlesiydi. Kim olduğumu bilmiyordum, gönül evimden uzakta ve sevgi yorgunuydum; daha önce görmediğim ucuz bir otel odasında sevgi orucuna yatıyordum bu gece. Normal nefes almaya devam ediyordum, düşündükçe sayısız ruh hâli kapımı çalıyordu; düşündükçe de yoruluyordum. Acaba dayanmanın bir erdem olduğunu bunun için mi öğrettiler bize? Acıları unutmanın akıllılık olduğunu neden söylemedin bana?  Bilgelik bunu saklamak mı yoksa?  Kör pencerede uyuyan kim? Elimden ne gelir, dediğini duyar gibiyim. Hiç yoktan bir selâm, bir gülümseme... Bunlar bir insanı korkunç bir karanlığın eşiğinden alıp gün ışığına kavuşturabilir. Otuzlu yaşlarımda yüreğim daha fazla ölüme alışmadan uyanıvermek istedim ucuz otel odasında. Ümitvar olmayı arzulamak tam da böyle bir şey.

Günler ve saatler birbirine girmeden ayağa kalktım, pencereye koştum. Öylece, durmaksızın seni selâmlamak için doğan güneşe baktım yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden. Her şey olup bittikten sonra kıyam etme gücünü kendinde bulan bir insan bahtiyarlığı ile pencereyi kapattım. Değerli bir şey kaybettiğimizde ve arayıp bulamadığımızda kalbimizin kırılması gerekmiyordu bence. Hâlâ biraz da umudum vardı, belki bir gün…

 Her son bir başlangıçtır derler, belki de bu yönüyle bakmalıydım olup bitene. Yan Lianke : ‘’ Ay’ın battığına inanmazsan yıldızların parladığını da göremezsin. ‘’ der. Bu cümleyi odaya asıp ayrıldım ucuz otel odasından. Etrafımdaki dünya bana yüksek görünmüyordu bu sözden sonra. Soluk çizgilerle kentin gürültüsü birbirine karışmıyordu, kim bilir, bütün bunlar yepyeni, güzel bir dünyaya gebedir artık. Yaşamanın o meşhur ‘’anlamı’’ bu olsa gerek, bütün bunlar yaşanacak ki güzel günler gelecek ve böylesine sevilecek bu dünya. Düşünmek için epey vaktin/vaktim oldu. Her şey bittiğinde işitilmesi gerekenleri söyleyebilmek kabristanda yatan birinin ayağa kalkıp şehre inmesi gibidir, demiştin bir keresinde. Evet, o kabristandan uyandım ve şehre iniyorum. Konuşmak için değil, susmak için bu kez. Sen de biliyorsun ki değişimin hızı çoğu zaman değişimin yönünden daha önemlidir ve bu hızı da insanın kendisinin tayin ettiğini bilmeyeniniz/bilmeyenimiz yoktur. Biliyorsun ki insan, umut ederek yaşar. Öyle olmasa nasıl aydınlanırdı geçmişteki karanlıklar? Yürekler aynı yolda yürürken değil aynı hissi uyandırınca birleşir. Uzaklaşma korkun öyle büyüktü ki birleşme hayali henüz içinde gelişmeden kendinden uzaklaştırmak zorunda kaldın. Belki de ilk kez sevilmekten korktun. Ve daha da önemlisi güzellikten de korkmaya başladın giderek. ‘’Kuşlar, geri dönecek bir gün, göreceksiniz.’’ der Adnan Özyalçıner. İlkbaharı gözlüyorum bir yandan da umudum nisanda.  Söz: ‘’Haysiyettir.’’derler. Belki de bu cümle hem bahara hem de olup bitene gölge düşürdü. Kendi bakışlarındaki güvensizliği görme korkusuyla aynaya bakmaya cesaret edemedin hiç. Oysa o aynada üstünde başında tutkulu saatleri ele veren bir iz kalmıştı, buna bakman gerekiyordu.

Ve ben, dışarıda ne yaptığını bilmeyen, kafası karışmış bir insanlığın bizzat kendisinin yarattığı acının dokunamadığı sonsuz dünyanın sonsuz gökyüzünün altındaki sonsuz yıldızlarına bakarak yol alıyordum. Bende her şey seni bekliyordu, sanki gerçek varlığınla hiç benden gitmemişsin. Oysa aklım senin öldüğünü ve tekrar yaşama geri döndüğünü fısıldadı kulağıma. Ve tüm bunlar özgür olduğum sürece doğruydu. Aramızdaki ıslak karanlığın ortadan kalkması dileğiyle... Bu bir hayal de olabilir…

Selâm eder, ıslak yalnızlığından öperim. Sevgiler...

Güncelleme Tarihi: 16 Nisan 2022, 22:53
YORUM EKLE
YORUMLAR
Nubar Çelik
Nubar Çelik - 2 yıl Önce

Değerli Hocam emeğinize sağlık

SIRADAKİ HABER