Kürtlerin Türkiye'de legal alanda kurduğu ilk partilerden olan DEP çatısı altında Hakkari'de siyaset yapan yurttaşlar, yaşanan süreç ile geçmiş durumu karşılaştırdı. Halkın eskiye göre çok fazla bilinçlendiğini dile getiren dönemin DEP yöneticisi ve şuan BDP PM üyesi olan M. Sıddık Akış, "Halkımız kendi kültürüne, diline ve partisine sahip çıktı. Zor yıllardı, ama her şeye rağmen başardığımız için mutluyuz” dedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan ile devlet yetkilileri arasında İmralı adasında başlayan görüşmeler sonrası Öcalan'ın tarihi Diyarbakır Newrozu'nda yaptığı çağrıyı dikkate alan KCK Yürütme Konseyi aldığı ateşkes kararının ardından HPG güçlerine 8 Mayıs tarihinden itibaren kademeli olarak sınır dışına çıkma talimatı verdi. Öcalan'ın silahlı mücadelenin yerini demokratik siyasetin alması gerektiği yönündeki çağrısı Türkiye ve bölgede yeni ve büyük bir sürecin başlangıcı olurken, Kürt siyasal mücadelesinin 1990'lı yıllar ile başlayan serüveni de yeni bir aşamaya gelmiş oldu.
Kürtlerin artık kendilerini siyaset zemininde temsil edebilmek için 7 Haziran 1990 yılında kurdukları Halkın Emek Partisi’nin (HEP) kapatılma ihtimaline karşı Kürt siyasetçiler tarafından kurulan ÖZDEP’in ardından 7 Mayıs 1993 yılında kurulan Demokrasi Partisi’nin (DEP) yereldeki örgütlenmesini üstlenen ve o dönemde Demokrasi Partisi (DEP) Hakkari il yönetiminde yer alan dönemin siyasetçilerinden Cemal Sezgin, İdris Abi ve halen Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) PM üyesi olan M. Sıddık Akış, o dönemde yaşadıklarını DİHA'ya anlattı.
‘Her akşam başka bir komşuya yatıya gidiyorduk’
Dönemin DEP yönetiminde il sekreterliği yapan ve her akşam polisin evlerine baskına gelmesi nedeniyle komşularında yatmak zorunda kaldığını söyleyen Cemal Sezgin, o dönem Emniyet Müdürlüğü'ne sık sık götürüldükleri için merdivenlerin sayısını dahi ezberlediklerini ifade etti. Sezgin, o günleri şöyle anlattı. “O dönem Hakkari çok hareketliydi. Her akşam silah seslerinden uyuyamazdık. Çünkü biliyorduk ki, nerede silah sıkılsa polis gelir bizi alırdı. Sanki kentteki bütün işleri biz yapardık. Bir gün yine baskına geldiler. Evde bir şey bulamayınca odunluğa girdiler. Odun istifinin içini ararken bir fare kaçtı. Farenin kaçması ile özel harekatçının silahına davranması bir oldu. Eli ayağı titriyordu, arkadaşları zor zap etti. Yoksa hepimizi tarayacaktı. Bir şey bulamayınca benim gözlerimi bağlayıp emniyete götürdüler. O dönem İl Başkanı olan Av. Hüseyin Ümit’in avukatlığından dolayı ona bir şey yapamıyorlardı. Ne oluyorsa Cemal gel. Yine hatırladığım bir olayı anlatayım. Ben yeni evliydim. Bulunduğum ev roketlendi. Her akşam baskına geldikleri için artık geceleri tanıdıkların evine yatmaya giderdik. Sürekli sokakta bizleri takip ederlerdi. Emniyete götürüldüğümüzde koydukları nezarethanelere kasaptan aldıkları ciğer parçalarını oralara atarlardı ki korkalım. Ama ne yaptılarsa da korkmadık, her daim davamızın mücadelesini yürüttük” dedi.
‘Kongremizde polis bizden fazlaydı’
Çok zor bir süreçten geçtiklerini ifade eden dönemin Hakkari il yöneticisi İdris Abi, yaptıkları ilk kongrede kongreye katılanların üç katı kadar polisin geldiğini belirterek, “Hiç unutmam, belediye altında ilk kongremizi yapıyorduk. Yaklaşık 20-30 kişiydik. Ama etrafımızı saran polisler bizim 2-3 katımızdı” dedi. Abi, birçok kez evlerinin tarandığını söyleyerek, “Ben o dönem toprak bir evde oturuyordum. Evlerimiz sürekli polis gözetimindeydi. Arka taraftaki pencereler dışarıdan pencere gibi görünürken içeriden taşlarla örmüştük. Çünkü sürekli evlerimiz kurşunlara hedef oluyordu. Bir gün yine silah sesleri gelmeye başladı. Ben de ön pencereden dışarıyı izliyordum. Eşim çekilmemi istedi ve ben oradan ayrıldıktan saniyeler sonra camdan iki mermi içeri girerek diğer taraftaki kanepeye saplandı” diye konuştu.
‘Babamın mirasını devir aldım’
Siyasete DEP’te başladığında daha 22 yaşında olduğunu ve polisler tarafından sürekli takip edildiğini söyleyen dönemin DEP yöneticisi şimdinin ise BDP PM üyesi olan M. Sıddık Akış ise, o günleri şöyle anlattı: “Benim babam HEP’te yöneticiydi. Ben de babam bu yaşlı haliyle bunu yapacağına ben neden yapmayayım diye DEP’in kentte kuruluşunun içinde yer aldım. Başladığım günden itibaren polis bizleri her yerde takibe alarak psikolojik olarak rahatsız etmeye başladı. Bir gün önümü keserek ‘gençsin başka işler yapabilirsin, neden burada bu işi yapıyorsun’ diye açık açık vazgeçmem işin baskı kurdular. Nereye gidiyorsak, kiminle konuşuyorsak arkamızdan o yere ya da kişiye giderek neden bunlarla konuşuyorsunuz diye gözdağı veriyorlardı. Bir süre sonra yıllardır tanıdığımız dostlarımız ve akrabalarımız bizleri gördüğünde artık gözleri ile selam vererek geçiyorlardı. Kimisi sırf bizimle karşılaşmamak için yolunu değiştiriyordu” şeklinde konuştu.
‘İnsanlar korkudan bizi gördüklerinde kaçıyorlardı’
Parti örgütlenmeleri için ilçelere gittiklerinde devletin baskısı nedeniyle insanların kendilerini gördükleri yerde kaçtığını söyleyen Akış, unutamadığı anılarından bir tanesini ise şöyle anlattı: “Bir gün örgütleme çalışması ve partinin kurulması için Çukurca’ya gittik. Köprülü (Gêman) kontrol noktasında bizleri aldılar. İki gün sonra serbest kaldığımızda Çukurca’ya gittik. Oradaki halkımız bizimle konuşmamak için sürekli uzak duruyordu. Bir ağacın dibinde yaklaşık 20 kişi oturup çay içiyorlardı. Bizler onların yanına gittiğimizde bir dakika içerisinde sadece parti yönetiminden giden 5 arkadaş kalmıştık. Ve bu durum karşısında yaptığımız tek şey gülmek oldu. Ancak şükür ki o günlerden bu günlere geldik. Halkımız artık çok bilinçlendi ve kendi kültürüne, diline ve partisine sahip çıktı. Zor yıllardı ama her şeye rağmen başardığımız için mutluyuz.” DİHA
Güncelleme Tarihi: 11 Mayıs 2013, 10:03
SIRADAKİ HABER