Boğaziçi'nde akademisyenlerin nöbeti 257'nci gününde

Boğaziçi akademisyenlerinin her gün rektörlük binasına sırtlarını dönerek yaptıkları eylem 257'nci gününe girdi.

Boğaziçi'nde akademisyenlerin nöbeti 257'nci gününde

Boğaziçi Üniversitesi'nde 2 Ocak 2021'de Prof. Dr. Melih Bulu'nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından rektör olarak atanmasıyla başlayan protestolar, Bulu'nun görevden alınmasının ardından da devam ediyor. Direnişin 257'nci gününde Boğaziçililer bir araya gelerek rektörlük binasına sırtlarını döndüler ve Bulu'nun ardından rektörlüğe atanan Naci İnci'yi protesto ettiler.

Direnişin 37'inci haftasında yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: 

"Bugün 17 Eylül 2021, Cuma. Boğaziçi Üniversitesi’nde direnişin 37. haftası sona eriyor. Bugün direnişin 257. günü. Naci İnci’nin ilgili kurullarının hiçbiri muhatap alınmadan, kurum iradesi hiçe sayılarak şeffaf olmayan bir şekilde rektör olarak atanmasının yirmi sekizinci, 30 Temmuz günü gerçekleştirdiğimiz destek oylamasında akademisyenlerin yüzde 95 oranında rektör adaylığına karşı olduğu açıklanan İnci’nin rektör vekili iken Batı Dilleri ve Edebiyatları bölümü Öğretim Görevlisi Can Candan’ı görevden almasının altmış ikinci günü.

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri her iş günü olduğu gibi bugün de #KabulEtmiyoruzVazgeçmiyoruz diyerek arkalarını 172. kez rektörlük binasına döndüler. Nöbet boyunca ellerinde “Kabul Etmiyoruz” “Vazgeçmiyoruz”, "Feyzi Erçin Yalnız Değildir", "Cemre Baytok İşine Geri Dönsün" yazan dövizler ve üzerinde "Can Candan Yalnız Değildir" yazan Can Candan fotoğrafları taşıyan akademisyenler, nöbetlerinin ardından haftanın her son günü olduğu gibi açıklamalarını okudular ve Can Candan’ın işten çıkarıldığı gün başlattıkları oturma eylemine devam ettiler.

Açıklama Metni:

Bugün 17 Eylül Cuma. Nöbetimizin 172., direnişimizin 257. günündeyiz. Sizlere hâlen basının alınmadığı, çevresinde polisin ağır silahlarla devriye gezdiği, her köşesinin kameralarla, özel güvenlik güçleri ve sivil polislerce denetlenmeye çalışıldığı, girişlerine yüksek demir parmaklıkların yerleştirildiği kampüsümüzden sesleniyoruz.

'KAYYIMLIK SİSTEMİ ÖZGÜRLÜĞÜ VE LİYAKATE DAYALI İŞLEYİŞİ TAHRİP EDİYOR'

Kayyımlık sistemi ne yazık ki tüm Türkiye’de olduğu gibi üniversitemizde de özgürlüğü ve liyakate dayalı işleyişi tahrip ediyor, kurumsal kapasiteyi de zayıflatan bir işlev görüyor. Kayyımlar atandıkları kurumların kaynaklarını ihtiyaca göre değil, kendilerini atayan merkezin çıkarlarına göre kullanıyor, kurum içinde meşruiyete sahip olmadıkları için güven tesis edemiyor, böylece kurumsal birikimi sorunların çözümü için harekete geçiremiyor.

Boğaziçi Üniversitesinde akademik yılın başlamasına üç hafta gibi kısa bir süre kalmışken, atanmış yönetimin derslerin yüz yüze yapılmasına yönelik ciddi ve gerçekçi bir hazırlığının olmaması bahsettiğimiz idari acizliğin en vahim örneklerinden biridir. Geçtiğimiz 9 ay kampüsün pandemi koşullarında eğitime yeniden açılmasına dair hiçbir ciddi hazırlık yapılmadan heba edilmiştir. Rektörlük, mevcut fiziki şartları göz önünde bulundurarak pandemi koşullarında kaç sınıfta kaç kişiyle ders yapılabileceğinin envanterini çıkarmadı. Ders programları Bahar döneminde gönderilmesine rağmen, bu programları yeni şartlar altında birbirileriyle koordine etmedi. Kampüsün fiziki ve teknolojik altyapısında gerekli düzenlemeleri yapmadı. Eğitimde bir tür hibrid sisteme geçileceği apaçıkken, atanmış yönetim derslikler yerine kampüsün farklı köşelerini kameralarla donatmayı seçti. Üniversitenin sınırlı kaynaklarını aynı anda sınıfta ve online ders yapılmasını sağlamak için değil, öğrenci ve öğretim üyelerinin gözetlenmesi ve denetlenmesi için kullandı. Üniversite tarihinde hiç olmadığı kadar çok Senato toplantısı yapılmasına rağmen bu toplantıların gündemini tepeden aşağıya belirleyen atanmış yönetim Güz döneminin planlamasına gerekli mesaiyi harcamadı. Bunun yerine tüm enerjisini kadrolaşma amacıyla açılmış olan iki yeni fakültenin kurulmasına sarfetti. Bu yüzden bugün hâlâ Güz döneminde derslerin nasıl yapılacağını ne bizler biliyoruz, ne de öğrenciler biliyor. Bu yönetememe halinin sebep olduğu belirsizliği kabul edilemez buluyoruz. Bu vesileyle sağlıklı koşullarda öğrencilerimizle arzuladığımız gibi yüz yüze ders yapabilmemiz için alınması gereken önlemlerin atanmış yönetimin sorumluluğu olduğunu bir kez daha kuvvetle vurguluyoruz.

'ÖĞRECİLER, ÖNEMLİ AYRICALIKLARDAN MAHRUM KALMAKTA'

Atanmış yönetim, yeni bir eğitim-öğretim yılına başlamak üzereyken Boğaziçi Üniversitesinde on altı yıldır caz dersleri veren, alanındaki en donanımlı ve yetkin kişilerden biri olan Seda Binbaşgil’in derslerini kapattı. Bildiğiniz üzere, üniversitemize uzun yıllardır değer katan, verdikleri sinema ve müzik dersleriyle öğrencilerimizin kültürel gelişimlerine, kurumumuzun kimliğine büyük katkı sağlayan Can Candan ve Feyzi Erçin’in dersleri kayyım rektör Naci İnci’nin marifetiyle, keyfî, haksız ve hukuksuz bir şekilde kapatılmıştı. Bu peş peşe alınan kapatma kararlarıyla Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü'ne bağlı olarak uzun süredir açılan Kültür ve Sanat dersleri ve Film Çalışmaları Sertifika Programları sekteye uğratılmakta, Boğaziçi Üniversitesinin öğrencileri de onlara mesleki yetkinlik yanında genel kültür kazandıran bu önemli ayrıcalıklarından mahrum kalmaktadır. Her biri deneyim ve birikimleriyle alanında itibar sahibi, sayılı isimlerden olan hocalarımızın, üniversitemizle ilişiklerinin kesilmesi hiçbir gerekçeyle kabul edilemez.

Boğaziçi Üniversitesi, tarihi boyunca, liyakate dayalı kriterlerle, alanında saygın isimleri yetkin oldukları alanlarda ders vermeleri için teşvik ve davet etmiştir. Bu isimler ve dersler, üniversitemizin en büyük zenginliklerinden birisi olmuştur. 2 Ocak’tan beri, Boğaziçi Üniversitesini itibarlı ve cazip kılan tüm değerlerine saldıran bir yönetimin parçası olan ve akademisyenlerin %95’inin ret oyu verdiği kayyım rektör Naci İnci tarafından kültür ve sanat derslerine yönelen bu sistematik kıyımı kabul etmiyoruz. Boğaziçi Üniversitesinin çok yönlü, yaratıcılığa ve disiplinler arası etkileşime önem veren eğitim anlayışını tehdit eden bu tektipleştirici tutumdan derhal vazgeçilmesini; hocalarımız Can Candan, Feyzi Erçin ve Seda Binbaşgil’in derslerine dönmesini talep ediyoruz.

Üniversitemizdeki tüm birim, fakülte ve enstitülerin müdür ve koordinatörleri seçimle göreve gelmelidir. Şeffaf ve demokratik yollardan belirlediğimiz Sosyal Bilimler ve Fen Bilimleri Enstitüsü müdürleri bir an önce görevine atanmalıdır.

Atanmış Rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimlerin istifasını talep ediyoruz.

Türkiye’de demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali gerçekleşene kadar:

Kabul Etmiyoruz Vazgeçmiyoruz!" (Duvar)

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER