Yüzyılın Kışı

“Son yüzyılın en soğuk kışı, son yüzyılın en sıcak yazı” daha fazla karşılaşacağız bu ve benzeri içerikteki haberlerle. Çünkü denge yitirildi.

 Yüzyılın Kışı
ALİYA DÜŞÜNMEZ-YÜKSEKOVA GÜNCEL

Sanayileşme sonrası, atmosferde sürekli doğanın baş edebileceği limitlerin üstünde gaz birikimi oluyor ve bu durum dünyanın ısınma hızını arttırıyor. Atmosferdeki bu denge yitimi, iklimlere, sıcak ve soğuk sulardaki canlılara, tarıma,içme sularına kadar her şeye etki etmekte.

Bu konuda payımız az bizim ama sonuçlarından nasipleniyoruz.Bu yüzden herkes kadar bizim de ilgi alanımıza giriyor.

2025 yılından sonra +2 derece ısınma öngürülüyor. Bu miktarın ciddi sonuçları olacağı ifade ediliyor. Buzulların yazları tamamen erimesi, bir çok yerde sel felaketleri, bir çok yerde de kuraklık demektir deniliyor. İnsanlar kitleler halinde tatlı su kaynaklarına doğru göç edecek, çatışmalar ve ölümler yaşanacak…

Son yüzyılda büyük oranda, petrol gibi enerji kaynakları için savaşlar yaşandı. Eğer gidişat engellenemezse, petrolden daha hayati öneme sahip olacak su kaynakları. Bu da savaşların, artık su kaynakları etrafında yaşanacağının işareti. Suyu bol olan her yer, hedef haline, boğuşma alanı haline gelecek demektir.

Bu tedirgin edici öngörüler, önde gelen güçlerin gündeminde. Geçen aralık ayında 200 ülkenin katılımıyla çevre konulu bir konferans düzenlendi ve bir dizi kararlar çerçevesinde antlaşmalar yapıldı. Hedef, küresel ısınmayı 2025’e kadar +2 derecenin altında tutmak.

Mars gezegenine yapılan yolculukta edinilen bilgilerden biri, bir zamanlar dünyamız gibi olduğu, zamanla çölleştiği idi. Belki de bu bilgiler önde gelen güçlerin konuya daha ciddi sarılmasına yol açtı. En azından bu biliniyor, eğer bu gidişat değişmezse dünya yok olmadan önce kaçılabilecek yakınlıkta ve yaşam olan bir gezegen yok.

Bütün dünyayı doğrudan ilgilendirdiği için, devletler üstü bir gündemle ele alndı.Bu ısınmadan en çok etkilenecek olanların büyük devletler olacağı gerçeği, bizim biraz daha umutlu olmamıza vesile oluyor. Ancak herkesin yapabilecekleri de var. Ağaçlandırma gibi…

İnsan hırsını doyurmak için, hep aynı yöne doğru kazdı, kazdı. Şimdi gittikçe derinleştirdiği kuyu, kendi varlığına tehdit oluşturmaya başladı. Öyle ya, çıkışı nerdeyse imkansıza ulaşacak… Kendi kıyametinin örgücüsü, ilmik ilmik sonunu örüyor…

Gördüğünüz her cennet görünümlü  su ve yeşiliğin fotoğrafını çekin. Çünkü eğer başaramazsak, bu fotolardaki görüntünün yerini çölleşmiş araziler alacaktır. O zaman kendimizden sonraki nesillere, bugünleri birer nostalji gibi aktarırız. Vaktiyle şuralarda bahar olurdu, vaktiyle cennet yeşili, vaktiyle köpük köpük akan pınarlar…

Bizim buralarda o noktaya gelmesi, bir çok yere göre daha uzun bir zaman alacak gibi görünüyor. Ama su nerdeyse, bela da orda olacak gibi. Ayrıca sıcak ve soğuktaki değişimden doğrudan etkileneceğiz. Çevremizde yaşayan canlılar, sebzeler, meyveler gibi tarımsal faaliyetlerimiz de…

Çevrecilerin devletlere önerileri onların yapabilecekleri iken, bireylerin yapabileceği önerilerde var. Bunların ilki ağaçlandırma, diğeri tüketim alışkanlıklarımızla ilgili… Mümkün olduğunca geri dönüşümlü ürünleri kullanmak, mümkün olduğunca doğa dostu enerji kaynaklarına yönelmek…

Bizden sonraki nesillere borcumuzdur, yeşil kalabilmiş bir dünya.

Güncelleme Tarihi: 28 Ocak 2016, 14:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER