Aşka Tutulunca Aş(ı)k‏

Aşka tutulunca aş(ı)k; benlik diye bir şeyi bilmez artık varsa yoksa her şeyi Sen olmuştur onun. Yani bir kere aşka tutulmuşsa aş(ı)k; ben diye bir şey olmaz onda, her şeyi Sen diye anlam kazanır aşığın hayatında. Sen dediğim ise yanlış anlaşılmasın Sevgilinin kendisidir.

Aşka Tutulunca Aş(ı)k‏
 Benlik terk edilmiştir, Senlik doğmuştur onun hayatında. Tek bir menfaat kalmaz onun hayatında; Sevgilinin mutluluğundan başka. Aşkın ateşi ne kadar hararetli olursa bir o kadar da seven; sevilen olur. Sevenin kendine biçtiği değer, sevilenin varlığıyla eşdeğer bir şeydir. Sevilen yoksa sevenin hiçbir kıymeti, hiçbir değeri yoktur. Aşkın hararetli ateşi ona, sevilen olmadan sevenin kıymetsiz olduğunu hep haykırır. İşte Mevlana hazretleri, işte Yunus Emre hazretleri, işte bunlara benzer nice aşka tutulan aşıklar…

 

      Aşkta can değil Canan’dır asıl maksat ve asıl nazlı olan. Hakim de, savcı da sevilendir. Canın bir değeri olmaz Canan var oldukça. Mecliste can ve canandan başka kimse olmaz. Aşka tutulunca aşık; hiçbir soru sorma hakkını kendinde bulmaz. Sevilen ne derse seven sorgusuz sualsiz kabul eder, canan ne derse gerçek olan odur. Tam bir teslimiyet yaşar, aşka tutulunca aşık.

 

      İsmail’i kurban sehpasına çıkartan Mevla aşkı değil mi? Kays’ı Mecnun yapan Leyla değil mi? Ferhat’a dağa deldiren Şirin’e olan niyazı değil mi? Bunlar gibi daha nice hikayeler yok mu peki? Aşka tutulunca aşık; aşktan gerisin geriye ne kalır hayatında?

 

       Canan hem dert hem derman değil mi seven için? Sabır peygamberi olarak bilinen Hz.EYÜP'ün çektiği o eşi bulunmaz hastalıklar ve sıkıntılar nasıl bir teslimiyet var etmişti hepinizin malumu zaten. Aşka tutulan aşık (Hz.EYÜP), ne güzel halini arz eder sevdiğine; ‘ kahrın da hoş lütfun da, lakin senin ismini anmayacaksa bu gönül dilim, ne anlamı var varlığımın…’

 

Aşka tutulunca aşık, Yunus gibi demez mi ‘ ne cenneti ne cehennemi bana seni gerek seni.’ Aşka tutulunca aşık, Mevlana gibi ölüm gecesine şeb-i arus demez mi? Aşka tutulunca aşık, seven ve sevilen bir olmaz mı? Mecnun’un Leyla olması, Leyla’nın mecnun olması gibi. Aşka tutulunca aşık, felsefenin kuruyucusu Sokrates gibi zehri şerbet niyetine içmez mi? Ne güzel söylemişti Sokrates; canım pahasına bile olsa hakikatten vazgeçmem. O ne güzel hakikat ki canı feda ediyorsun Canan’a.

 

      Aşka tutulunca aşık bir şeyi gözden kaçırmamalı; o da aşk bir hazinedir. Gizli olmak tek muradıdır, dile düşmek istemez. Sen ben farkını kabul etmez. Ötekileştirmek onun sonudur. Öteki değildir kendisidir. Hazine ne kadar gizli olursa o kadar kıymetli olur. Varlığı bilinecek, varlığı için her türlü sıkıntıya göğüs gerilecek ama asla sevilen eşittir seven olmamalı, seven için.

 

    Yunan filozof’u Aristoteles: ‘Bilmek için bilmek’ der bilgi için. Bende aşk için aşık diyorum. Aşık olmak, aşka tutulmak sadece aşk için olmalıdır. Aşk hem hakikat hem hakikatte giden yoldur.

Velhasıl;

 

Muradım Aşktır, Aşka yolculuktur, edebince yol almaktır. Mal mülk düşüncesi beni rahatsız eder, ruhumu daraltır. Benim dinim, imanım, ilmim, bilgim, muradım, malım, mülküm Aşktır Aşk. Aşka tapanlardanım. Aşk için Aşka yananlardanım. Aşk der ağlarım, Aşk der yanarım,  Aşk der kanarım. Bilirim bende mahlukatım, günah denizinden çamura batanlardanım; lakin eşref-i mahlukat olmaktır muradım. Aşk karın doyurmuyor diyenlere şaşarım, ruhum açlıklar içinde kıvranırken karnımı doyurmanın acısını mı takarım? Beni ayıplamak mı sizin derdiniz, iyi de sizi takan kim? Ben Aşk der, Aşk için kanarım, aşk için yanarım, Aşk için Aşka taparım. Aşka tutulunca aşık; adı, şanı, mevkisi ve kendisi sadece Aş(ı)k için olmalı…

[email protected]

 

Güncelleme Tarihi: 02 Mart 2013, 09:18
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER