Bugüne kadar düğünlerimiz ile ilgili yazılarımda hep düğün merasimlerinin içeriğine yönelik eleştirilerde bulundum. Kültürel değerlerimizle bağdaşmayan abartılı törenler, gerçek anlamından uzaklaşan geleneksel ritüeller ve sadece gösteriş uğruna yapılan organizasyonlar, dikkat çektiğim başlıca konular arasında yer aldı.
Ancak bu gösterişli merasimlerin yalnızca bireylerin tercihlerinden ibaret olmadığını, aynı zamanda bu tercihlere yön veren ve onları şekillendiren bazı sektörlerin etkisinin de büyük olduğunu unutmamak gerekir. Kiras-fistan sektöründen gelinlik ve damatlık modasına, kuaför salonlarından fotoğraf ve video çekim hizmetlerine kadar pek çok sektör, çiftlerin ve toplumun üzerindeki "kusursuz düğün" baskısını sürekli olarak beslemekte ve ticari kazanç uğruna bu süreci bir rekabet alanına dönüştürmektedir. Dolayısıyla, düğün merasimlerindeki sembolik gösterişleri sadece kültürel bağlamda değil, ekonomik ve sosyal dinamikler açısından da değerlendirmek gerekmektedir.
Bu yazımda, düğünleri asıl amacının dışına çıkararak adeta bir maddi istismar alanına dönüştüren sektörleri ele alacağım. İki insanın hayatını birleştirme kararıyla başlayan düğün süreci, günümüzde birçok sektör tarafından ticari bir fırsat olarak görülmekte ve ne yazık ki çiftler büyük bir maddi yükün altına sokulmaktadır.
Özellikle kuyumculuk, kuaförlük, gelinlik ve damatlık tasarımı, kiralık kıyafet hizmetleri, kiras-fistan dükkanları ile giderek yaygınlaşan imitasyon (sahte) altın satışı gibi alanlar, düğünleri adeta bir tüketim şovuna dönüştürmektedir. Bu sektörler, toplumun geleneksel beklentilerini ve gösterişe olan eğilimini kullanarak hem aileleri ekonomik baskı altına almakta hem de düğünlerin manevi anlamını gölgede bırakmaktadır.
Amacım, bu yazımda bu sektörlerin nasıl işlediğini, ne tür manipülasyonlarla düğün kültürünü şekillendirdiklerini ve toplum üzerindeki etkilerini sorgulamak olacaktır.
*Kuyumculuk Sektörü:*
Yüksekova ve bölgemizdeki birkaç şehir dışında Türkiye’nin birçok şehrinde kuyumcu dükkanları çok az bulunmaktadır. Çünkü altın çok nadir bulunan, dünya üzerindeki en pahalı elementlerden biridir. Bu yönüyle altın bir yatırım aracıdır. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de insanların büyük bir çoğunluğu altını bir yatırım aracı olarak kullanmaktadır.
Ancak bölgemizde altın denilince akla ilk gelen olgu yatırım ya da tasarruftan ziyade düğünlerimiz oluyor. Düğünlerde altının bir gelenek hâline gelmesi, zamanla bu unsuru gösterişin ve sosyal prestijin bir aracı haline getirmiştir. Bu durum, bölgedeki kuyumculuk sektörünün de işine gelmekte; sektör, oluşan bu algıyı büyük bir ticari fırsata dönüştürmektedir.
Kuyumcu dükkanlarımızın vitrinleri, ülkenin diğer bölgelerine kıyasla çok daha gösterişli ve abartılı bir görünüm sergilemektedir. Özellikle büyük, daha büyük, hatta neredeyse takılamayacak kadar ağır altın setlerinin sergilenmesi adeta bir vitrin rekabetine dönüşmüş durumdadır. Her bir kuyumcu, ürünlerini daha ihtişamlı ve göz alıcı göstermek için birbirleriyle yarışmakta; bu yarış, altını düğünlerde takılan bir sembolden ziyade, maddi gücün bir vitrini haline getirmektedir. Böylece hem altının anlamı değişmekte hem de düğün sahipleri, toplumsal beklentiler nedeniyle ekonomik açıdan zorlanmaktadır.
Küçük çarşımızın en işlek ve modern dükkânlarında hizmet veren kuyumcuların vitrinleri, evlenecek ya da evlenmeyi düşünen gençleri sürekli bir görsel baskıya maruz bırakmaktadır. Maddi imkanı olan-olmayan herkesin gözü buradaki en gösterişli takılara kaymaktadır. Sonrası ise tam bir ekonomik fiyasko.
*Kuaförlük Sektörü:*
Şehrimizde özellikle gelin kuaförleri, düğün merasimlerinde verdikleri hizmetin karşılığını fazlasıyla aşan ücretler talep etmektedir. Toplum tarafından uzun süredir eleştirilen bu durum, zamanla kanıksanmış ve adeta sıradan bir uygulama haline gelmiştir. Oysa bu, açık bir sömürüdür. Gelinler, hayatlarının en özel gününde güzel görünme isteğiyle bu yüksek ücretleri ödemek zorunda bırakılmakta ancak düğünün hemen ardından hem maddi kayıplar hem de haksızlığa boyun eğmiş olmanın verdiği buruklukla pişmanlık yaşamaktadır. Bu gidişat, hem bireylerin ekonomik yükünü artırmakta hem de düğünlerin manevi değerini gölgelemektedir.
Bu duruma ek olarak şehir dışından özel olarak getirilen sosyal medya fenomeni bazı kuaförlere sırf sosyal medyada farklı görünmek uğruna pahalı mekanlarda ağırlanıp çok yüksek ücretler ödenmektedir. Ne kadar zengin olsalar da insanlarımızın alın teriyle kazandığı paraların böylesine hoyratça harcanması, sadece bireylerin değil, toplumun ahlaki değerlerinin de hızla erozyona uğradığını kanıtlamaktadır. Bu durumun eleştirisini halkımızın takdirine bırakıyorum.
*Kiras-Fistan Sektörü:*
2000’li yılların başına kadar kadınlarımızın büyük bir kısmı gündelik hayatlarında kiras-fistan giymekteydi. Bu kıyafet, geçmişten günümüze taşınan köklü bir gelenek olmasının yanı sıra kadınların günlük yaşamlarının doğal bir parçasıydı. Hatta çoğu kadın, düğün gibi özel günlerinde de aynı elbiseyi tercih ederdi. Ancak sosyal hayatımızda son 20 yılda bu tablo büyük ölçüde değişti; kadınlarımız artık gündelik hayatta günün modasına uygun, daha modern ve farklı tarzları yansıtan kıyafetleri tercih etmeye başladılar.
Buna rağmen, düğün merasimlerinde kiras-fistan giymek eskisine kıyasla çok daha büyük bir ilgi görmeye devam ediyor. Bu durum, kiras-fistanın modernleşen giyim alışkanlıkları arasında kültürel bir kimlik ve aidiyet sembolü olarak varlığını güçlü bir şekilde sürdürdüğünü göstermektedir.
Benim şahsi kanaatim, bu sektör de çok büyük bir sömürü sektörü haline getirildi. Hint, İran, Arap kültürlerinin etkisiyle kiras-fistan modelleri geleneğimizden farklı bir hal almaya başladı. Bu elbiselerin büyük bir kısmı da saydığım ülke pazarlarından temin edilmekte ve bize kültürel bir sembol olarak sunulmaktadır.
Bu işin diğer önemli bir yanı da bu durumun birçok düğün merasimine mutlaka katılması gereken aileler için büyük bir israf kalemine dönüşmüş olmasıdır. Her düğünde yeni bir model kiras-fistan giymek isteyen kadınlarımız farklı seçeneklere yönelmekte ve bu durum aile bütçeleri üzerinde bir baskı daha oluşturmaktadır. Çarşıda, mahalle aralarında her gün bir yenisi açılan kiras-fistan dükkânlarının fazlalığını göz önüne aldığımızda bu sektörün de artık bir sömürü sektörüne dönüştüğünü görebiliriz.
*İmitasyon (Sahte) Altın Sektörü:*
Bu başlık özellikle işin uzmanları tarafından yazılması gereken çok özel bir başlık bence. Bir insan neden sahte altın takmak istesin ki? Altın, öteden beri zenginliğin ve itibarlı bir yaşamın sembolü olarak görülmüş; özellikle düğünlerde varlığın ve statünün sergilenmesinin bir aracı haline gelmiştir. Bu durum her ne kadar eğreti dursa da bir yönden anlaşılabilir bir durum olabilir.
Ancak gerçek altın alamayacak durumda olanların ya da düğün borçları yüzünden elindeki altınları satmak zorunda kalanların sahte altına yönelmesi, toplumsal baskının ve gösteriş merakının ne kadar derinleştiğini gözler önüne seriyor. İnsanlar, maddi imkânlarını zorlayarak bile çevresine güçlü ve zengin bir imaj sunma çabasına giriyor; bu da düğünleri bir mutluluk töreninden çok, adeta bir prestij yarışına dönüştürüyor. Sahte altın takmak, yalnızca bireysel bir tercih değil, toplumun dayattığı yapay değerlerin ne denli içselleştirildiğinin acı bir göstergesidir.
Söylenebilecek birçok cümle içerisinden söyleyeceklerimi seçerek ve özellikle yumuşatarak söylemeye çalıştım. Amacım hiç kimseyi ya da hiçbir esnaf sektörünü incitmek ya da zan altında bırakmak değildir. Yazımın başlığından hareketle düğünlerimiz hakkında sosyolojik bir çözümleme yapmak ve benim gibi birçok kişinin gördüğü gerçekleri toplum nazarına sunmaktır.
Sadece bu yazımda yazdığım sektörler değil bir önceki yazımda yazdığım düğün salonları, orkestralar, kamera ve prodüksiyon hizmeleri, süs eşyası sektörü, yemek ve içecek sektörü ve şuan yazımı yayınladığım yerel haber siteleri gibi birçok sektör de düğünleri sosyal bir istismar aracına dönüştürmüş durumdalar.
Bu konu hakkında son yazı olacak bir dahaki yazımda buluşmak dileğiyle hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum...