Yüksekova Güncel
2010-09-18 19:33:00

Şeyh Said Ayaklanmasının Arka Planı-6

Ş. Şakir Eroğlu

rengin1980@hotmail.com 18 Eylül 2010, 19:33

DİYARBEKİR SURLARINDA DİRENİŞ VE İHANET  

Ayaklanma Hızla Yayılıyor

Devlet, Kürt Ayaklanmalarını şiddetle bastırarak kendisine göre bir gelenek oluştururken; Kürtler, şiddete karşı ayaklanarak bir direniş geleneğini oluşturdu. Şeyh Said Hareketi de bu direniş halkalarının en önemlilerindendir.

Zamanından önce  yani hazırlıklar bitmeden çıkartılan ayaklanma için  Şeyh Said “Bu iş birkaç ay sonra başlayacaktı. Ne yapalım ki kader böyleymiş”[1]dedi. Şeyh Said Darahini"ye gidip, ayaklanmayı burada başlatacaktı. Ancak  Piran"dan yola koyulurken, yolda kendisine  Butyanlı, Mıstanlı, Tavaslı ve Silvanlı aşiretleri katılarak ayaklanmayı hızlandırdılar ve artık ok yaydan çıkmıştı.

Piran olayını biraz da abartılı duyan Şeyh Said"in kardeşi Şeyh Tahir ve Şeyh Mehdi, 10 Şubat"ta Lice Postanesi"ni bastılar. Bir gün sonra ise 200 adamıyla beraber, ele geçirilmiş mal, nakit ve belgelerle, Genç"e gelerek, ağabeyi Şeyh Said"e katılır.  Böylece Şeyh Said ayaklanması fiilen başlamış oldu.

Şeyh, 14 Şubat günü sayıları on bine ulaşan ordusuyla Darahini (Bingöl-genç) "ye girer. Hükümet güçleri esir alınır. Fakih Hasan Efendi, Şeyh Said hükümetinin geçici başkenti olan Darahini valiliğine atandı. Aynı gün geçici devlet konseyi oluşturulur. Bu konsey ilk olarak olağanüstü hal kanunun görüşerek yürürlüğe koyar.

Ankara"nın koyduğu vergileri kendilerine yardım karşılığında kaldırır. Bir çok memur ve asker,  Şeyh Said tarafına geçti.[2]

Darahini"den sonra sıra Hani"ye gelmişti. Hani"de kısa sürede ele geçirilmişti.Daha sonra Şeyh Said, savaş konseyini toplayarak savaşın tüm planlarını yaptı.Buna göre cepheler şu şekilde oluştu;

Muş Cephesi komutanlığına : Melekanlı Şeyh Abdullah getirildi.

Diyarbakır Cephesi komutanlığına: Şeyh Said kendisi kumuta edecek

Maden cephesi  komutanlığına   : Şeyh Abdurrahim kumuta edecek

Siverek  Cephesi komutanlığına : Şeyh Eyüp komuta edecekti

Elaziz-Harput komutanlığına : Gökdereli Şeyh Şerif kumandasındaydı.

21 Şubat günü Lice Lice Şeyh Said kuvvetlerinin eline geçti. Kürt-İslam atlıları Lice"ye girerken, beyaz bir at üzerinde olan Şeyh Said"e atın dizginlerini tutup rehberlik eden Lice müftüsü Abdulhamid, solunda sekreteri Liceli Fehmi, arkalarında, Liceli Molla Mustafa, Botyanlı Emeré Faro, Lice beylerinden Hakkı ve Hüseyin at üzerinde Lice"ye giriyorlardı.[3] Lice"den sonra hedef Diyarbekir"di.

Şeyh Said"in 700 asli kuvveti Diyarbakır üzerine harekete geçti. Diyarbakır"a taarruz eden  kuvvete dair  tahminler hayli farklı olsa da bu sayı 5000 ile 10.000 arasındadır.[4] Şeyh Said, 28 Şubat günü karargahını Diyarbakır"ın kuzeyindeki bir mahalle de  kurarak diğer cephelerle bağlantısını buradan devam ettirdi.  Takviye isteyerek, Milan  Aşireti"nden İbrahim Bey"in oğlu Mahmud Bey"e güneyden Diyarbakır"a taarruz başlatması emrini verdi. Bu arada Demirli köyünden İzollu Aşireti reisi Bedirhanoğulları da ayaklanmaya katıldı.

7. Kolordu Komutan Mürsel Paşa komutasındaki askeri birlikler de Şeyh Said kuvvetleriyle çatışmaya girmişlerdi. Askerlerin bataklığa girip, Kürt taarruzuna maruz kalmaları yenilmelerine neden oldu. Bu olay şeyh Said kuvvetlerine moral oldu.

Genç ve Çapakçur"dan sonra Kürt  kuvvetleri Elazığ üzerine yürüdü. Bu arada Mürsel Paşa da boş durmuyor, Diyarbakırlı Şeyh Ahmed ve Şeyh Ömer"i,  Şeyh Said"le görüşmeye gönderiyordu. Tilo köyündeki bu  görüşmeler sonuç vermedi.

Diyarbakır, Kürt Kuvvetleri tarafından kuşatılırken, savaş kuzeye doğru ilerleyerek 27 Şubat günü Kiğı"ya dayandı. Şeyh Abdurrahim kuvvetleri de güneye doğru ilerlemekteydi. Bu kuvvetler, 29 Şubat"ta Maden"i, birkaç gün sonra Çermik"i ele geçirdiler.

 Elazığ-Harput Cephesi, Gökdereli Şeyh Şerif kumandasındaydı. Ona Yado Ağa  ve Bingöl"ün batısındaki aşiretler yardım ediyorlardı. Bu bölgedeki kuvvetler 21 Şubat günü Palu"yu ele geçirdikten sonra Elazığ"a doğru hareketlerine devam ettiler. 5 Mart"ta Elazığ"a girdiler. Elazığ"a kimsenin burnu kanamadan girilmişti. Elazığ müftüsü Mehmed Efendi, vali tayin edildi. Bu durum Dersim"e telgrafla bildirildi.[5]

Ankara Hükümeti"nin Aldığı Tedbirler

Genelde doğuda bu olaylar yaşanırken, Mustafa Kemal Paşa, 21 Şubat 1925"te Ankara Garında, İstanbul"dan gelen eski Başbakan İsmet İnönü"yü karşılayıp, Çankaya"da durum değerlendirmesi yaptılar. Ayaklanma için tedirgin olan Mustafa Kemal, İsmet Paşa"ya “Ayaklanma senin uzaktan izlediğin gibi önemli ve geniş boyutta görünüyor” dedi.[6]

Dört gün sora, Fethi Bey hükümeti, doğu illerinde sıkı yönetim ilan etti. Fethi Bey, sıkı yönetim gerekçesini 25 Şubat 1925"te meclis oturumunda; daha sonra devlet geleneğine de temel oluşturacak ve Kürtlere bakışın da nasıl olması gerektiğinin esasları belirliyordu. Fethi Bey"e göre Kürt hareketi; yabancılara inanan,vatan haini ve bunlar bazen de içerden kışkırtılan geri kafalı ve medeniyetten yoksun bir grup eşkıya idi.

Fethi Bey"den sora Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası lideri Kazım Karabekir"de hükümeti destekleyen bir konuşma yaptı.

Aynı gün Hıyanet-i vataniye Yasası"nda bir değişiklik yapıldı, ve dince kutsal kavramları kullanmak için örgüt kurmak suçu “Vatan ihaneti” olarak tanımlandı. Yasaya göre bu suçun cezası idamdı. Bununla dinin siyasal amaçlarla kullanılması engellendi.[7]

Yasayı Adalet Bakanı Mahmut Esat (Bozkurt) hazırladı. Karesi milletvekili Ahmet Süreyya 7 Mart 1925"te TBMM"nce Şark İstiklal Mahkemesi Savcılığı"na seçildi.

Başbakan Fethi Bey, ayaklanma bölgesinde alınan  önlemlere bir şey demiyordu. Ancak yurt çapında alınacak önlemlere karşıydı. Mustafa Kemal"in de “karşı ihtilal” olarak nitelediği ayaklanmayı bastırmak için bunun gerekli olduğu ısrarı üzerine Fethi Bey, Başbakanlıktan istifa etti.

Fethi Bey"in yerine atanan İsmet Paşa 3 Mart 1925"de hükümeti kurdu. Hükümet, programında ayaklanmanın bastırılması için alınması gerekli önlemleri şöyle açıklıyordu:

Sıkıyönetim bölgelerdeki  suçlar için bir İstiklal Mahkemesi kurulacaktır.

Sıkı yönetim bölgesi dışında kalan yerler için  Ankara"da bir İstiklal Mahkemesi kurulacaktır.

 

TAKRİR-İ SÜKÛN DÖNEMİ BAŞLIYOR

Kürtlere Karşı İsmet Paşa Faktörü !

Başbakan Fethi Okyar, ayaklanmayı irticai bir ayaklanma bunun sonucunda da bir Kürt Ayaklanması olarak görüyor. Bunun için ise sıkıyönetim tedbirlerini yeterli görüyordu. Muhalefet partisi olan Terakkiperver ise hükümeti desteklemiştir. İnönü  bu ayaklanmaya karşı en sert tedbirlerin alınmasını istiyordu.Baskılar üzerine  Fethi Bey Hükümeti istifa etmiştir. Yeni hükümeti  kuran İsmet Paşa Takrir-i Sükun yasasını  çıkararak, İstiklal mahkemelerini kurdu.

İsmet Paşa Kürt Ayaklanmasını Bastırma Planı Şöyle idi:

1- Örfi idare bölgelerindeki suçlar için Ankara"da ikinci bir istiklal mahkemesi kurulacaktır.

2- Her türlü teşkilat, tesisat ve neşriyat hükümetin isteği ve Cumhurbaşkanının onayı ile yasaklanabilecektir.

Hükümet kurulduktan sonra bunları meclisten geçirmiş ve bir yerde muhalefeti susturmak için ikinci maddeyi koymuştur.

Diyarbakır Kuşatması ve Sonun Başlangıcı !

Ankara ayaklanmanın bastırılması için gerekli “yasal” ve askeri hazırlıkları yaparken, Şeyh Said de gelip Diyarbekir kapılarına dayanmıştı. Her iki tarafta kendi açılarından gerekli hazırlıkları tamamlamışlardı. Diyarbakır iki taraf içinde kilit noktaydı.

Şeyh Said"in Diyarbekir"i ele geçirmesi durumunda, önemli bir mevzi ele geçirmiş  olacak ve ayaklanmanın başarısı yolunda en büyük adım atılmış olacaktı. Ankara"nın Diyarbekir"e verdiği önem de buradan kaynaklanıyordu. Eğer bu saldırı püskürtülerse, ayaklanmanın ileri gelenleri yakalanabilirdi.

Şeyh Said bir yandan, Ergani ve Eğil taraflarına giderek buradaki Şeyh ve Ağaları tarafına çekmiş, bir yandan da Diyarbakır"daki Zaza Kürtlerini kendi tarafına hazırlamıştı. Hata tertip ettiği bir Zaza Kürt  müfrezesini içerdekilere çekirdek olmak üzere daha önceden muhtelif yollarla içeriye gizlice sokmuştu.[8]

7 Mart günü Şeyh Said ve kurmayları, bir araya gelerek son kez saldırı hazırlıklarını gözden geçirdiler ve alaturka saatle, saat sekizde (gece yarısı saat iki).[9] Şehre hücum eden Şeyh Said kuvvetlerinin sayısı 300 ile 500 arasındaydı. Şeyh Said"e bağlı güçler, Büyük Kadıköy, Fasri, Kamşık, Karakilis taraflarında toplanmışlardı.[10] 7 Mart akşamı kışlaların bulunduğu kuzey kısmında başlayan ateş, daha sonra taarruza devam etti. Saldırı ile birlikte, Diyarbakır savunmasını yapan kuvvetler şehirde sokağa çıkma yasağı ilan edip, ayaklanmacılara sağlanacak desteği engellediler. Mürsel Paşa şehrin savunmasını üstlenmiş ve elindeki kuvvetleri savunma bölgelerine iyi yerleştirdiği için, ayaklanmacılar ilk taarruzda başarısız oldu. 11 Mart"ta Şeyh Said yeniden toparlanıp saldırıya geçtiyse de başarılı olamadı. Ancak bir ara şehrin içinde şeyh Said"e yardım eden Kürtlerin vasıtasıyla, 150 kişilik bir grup lağım kanallarından içeri girip, Mardin kapısı tarafında denetimi ele geçirdilerse de, Mürsel Paşa"nın, Doğu Kapıdan buraya takviye yapınca, şehrin düşmesi önledi.

Çatışmalar sonucu bir başarı sağlanamayınca, Şeyh Said"in emri üzerine kuşatma kaldırıldı. Diyarbakır yenilgisinden sonra, Şeyh Said"e diğer  cephelerden  yenilgi haberleri gelmeye başladı. Hükümet kuvvetleri toparlanıp her cephede taarruza geçti.[11]Şeyh Said"e karşı ilk ciddi başarıyı kazanan hükümet kuvvetleri, “tedip ve tenkil”[12] yapılmasına karar verildi.

Bu Tezgah Çok Tanıdık geliyor !

Ancak burada mutlaka belirtmek gerekir ki Diyabekir kuşatmasında bir çok oyun oynanarak Kürtlerin Kent"e girişi engellendi. Örneğin Binbaşı Kasım"ın da marifetleri ile hazırlanan bir grup, Şeyh Said"in askeriymiş gibi giyinerek gece saatlerinde halka baskı,taciz ve hatta tecavüzler gerçekleştirerek halkın Şeyh"e destek vermesini engellendi. Bu ajanlar ayrıca halkın dükkanlarını soyarak yağmalama hareketlerini  de yapıyorlardı. Daha sonraları Şeyh Said, bu durumu duyunca, kahrolacaktır, ancak bu tezgahlara engel olamadığı için de önce kendini suçlayacaktır.

 



[1] U. Mumcu, a.g.e., s. 54

[2] M. İslamoğlu, a.g.e.,s.101

[3] Uğur Mumcu, a.g.e, s. 55

[4] Robert Olson, a.g.e., s. 164

[5] Şeyh Sait tarafından Dersim"e şu telgraf çekildi. “Hozatlı Celalzade Mehmet Efendi vasıtasıyla bilimum Dersim aşiretleri rüesasına, sukuneti muhafaza ediniz, muvaffakiyetler” (Adem Karataş, a.g.e, s. 138)

[6] Uğur Mumcu,a.g.e., s. 57

[7] Bahir Mazhar Erüreten, Türkiye Cumhuriyeti Devrim yasaları, s.32

[8] Adem Karataş, a.g.e.,s. 188

[9] Hıdır Göktaş, a.g.e., s. 190

[10] Adem Karataş, a.g.e., s. 66

[11] Aziz Aşan, Şeyh Said Ayaklanması, s.23

[12] Tedip: Edeplendirme, edeplendirilme; Terbiye etme, terbiyesini verme, haddini bildirmedir.

    Tenkil:Uzaklaştırma; örnek, ibret olacak bir ceza verme, tepeleme demektir.(Ferit Develioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, s. 154-180

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.