Ayaklanmayı bastırma girişimindeki harcamalar ve kayıplar (İnsan ve malzeme) hakkında kaynakların verdiği bilgiler birbirinden farklılıklar göstermektedir. Ayaklanmada harcanan para konusu net değildir. Ayaklanma bütçeye 20 ile 60 milyon Türk Lirası"na mal olduğu görülür. Resmen tanınmamış Kürt hükümeti Yüksek Kurulu Hoybun"un, yetkilendirilmesiyle, bir Kürt Prensi"nin yazdığı The Case of Kurdistan against Turkey adlı bir kitapta da ... Türk ordusunun zayiatı 50 bin kişiyi bulmuş ve bu harekat hükümete 60 Milyon liraya mal olmuştur[1] denilmektedir.
Şark İstiklal Mahkemesi savcısı Ahmet Süreyya Özgeevren ise zayiat konusunda şu rakamları vermektedir. Şeyh Sait isyanının devlet ve hükümet bünyesinde açtığı yaralar arasında, yalnız askeri harp malzemesi olarak asillerin eline geçen, 4092 tüfek, 11 bomba tüfeği, 999.463 muhtelif cins piyade mermisi olduğu öğrenilmiştir. 16 zabit, 106 nefer şehit düşmüş ve 17 zabitimiz ile 300 neferimizde yaralanmış olduğu yine mahallindeki askeri makamların bize verdiği malumat arasında idi.[2] görüldüğü gibi kaynaklar bir birinden uzak rakamlar verse de, bu rakamların abartılara karşı, bu kez çok düşük olduğu görülmektedir.
Ayaklanmanın bastırılmasıyla hemen kurulan mahkemeler, ağır cezai tedbirler aldı, bunu da göçler takip etti, bu önlemlerin amacı, direniş kırmak, Türk yönetimine karşı sürdürülen muhalefeti kökünden kazımaktı. Sivil kayıplar, Kürt kaynakları tarafından şöyle verilmektedir. 206 köy yıkılmış,8.752 ev yakılmış,15.206 kadın-erkek-çocuk öldürülmüştür... 1925-1928 yılları arasında 500.000 kişiden fazla insan göç ettirilmiştir. Çatışmalarda 2400 Kürt"ün öldüğü yada yaralandığı kaydedilmektedir.[3]
Şark İstiklal Mahkemesi Cinayetleri !
İsmet Paşa Hükümeti, Takriri Sûkun Kanunu"nun çıkarılmasından hemen sonra, İstiklal Mahkemelerinin kurulabilmesi için gerekli yasal düzenlemeleri yapmıştı. 7 Mart 1925 tarihinde ise Ankara ve Diyarbakır"da kurulacak, İstiklal Mahkemeleri"nin üyeleri için seçim yapıldı. Bu seçimler sonucunda, Diyarbakır"da görev yapacak olan İsyan Bölgesi İstiklal Mahkemesi kuruldu.
Kürt Halkına Adanmış bir Ömür: Dr. Fuat
Mahkemenin baktığı ilk önemli dava Şeyh Eyüp ile Dr. Fuat Bey"in davasıdır. Şeyh Eyüp ile Dr. Fuat Bey"in yıllardan beri Kürt bağımsızlığı için çalıştıklarına bu amaçla Şeyh Said Ayaklanması"na önemli rol oynadıklarına karar veren mahkeme ikisini de idama mahkum etti.
Dr. Fuat Bey ayaklanma faaliyetlerine başta istekli olmasına rağmen katılmamıştı. Şeyh Said Ayaklanmasına katılan ve yaşı küçük olduğundan cezası hapse çevrilen Hasan Hişyar Serdi, Dr. Fuat için Ancak o aydın ve yurtsever bir insan olarak Erzurum"da oluşan kuruluşun üyeleri ile ilişkilerini hep sıcak tuttuğu için, o sözde mahkemede idam ile cezalandırıldı diyor. (Hasan Hişyar Serdi, Görüş ve Anılarım s. 283)
Diyarbakır"ın Çermik İlçesi"nde oturan Dr. Fuat İstanbul"da Ferit Paşa adlı bir yakınına yazdığı 21 Şubat 1925 tarihli şu mektup ele geçmişti. Dr. Fuat Mektubunda şunları yazıyordu:
Bendeniz, gördüğüm ve geçirdiğim derbeder günlerden sonra bekleme dönemi yaşıyorumEle geçen bu mektup, hem Diyarbakır"da çok sevilen, Dr. Fuat"ı idam sehpasına yollamış, Şeyh Sait davası için de ayaklanmanın önceden planladığının suç belgesi olmuştur.(Mumcu a.g.e., s.196)
17 Nisan 1925"te Şeyh Eyüp ile birlikte asılan Dr Fuat"ın son sözleri şöyledir:
bilmelisiniz ki haklı istemler, haksız kuvvetlerden daha güçlüdür. Biz darağaçlarına çekilirken, bedenimizde sıcak kan olduğu müddetçe, Kürdistan bayrağı bizim elimizde olacaktır. Bendeniz soğumaya başlayıp, elimizden düşmek üzere olduğunda da onu ardımızdakiler alır... Yaşasın Kürt Milleti... (Hasan Hişyar Serdi, Görüş ve Anılarım, s. 284, 285, Hasan Hişyar "da idam cezasına çarptırılmıştı)
Dr. Fuat"ın ailesi sonradan Erkmen soyadını aldı. Eski Danıştay Daire Başkanlarından Kamuran Erkmenoğlu Dr. Fuat"ın yeğenidir. Ünlü Şair Cahit Sıtkı Tarancı"da Kamuran Erkmen"nin oğlunun kayın biraderidir.Dr. Fuat"ın oğlu Muzaffer, babasının idamını haksız bulduğundan dolayı, öldürülenoğlu soyadını aldı.
Seyit Abdülkadir Davası
Kürdistan Teali Cemiyeti Başkanı Seyit Abdülkadir davası 14 Mayıs 1925"te başladı. Savcılık, Seyit Abdülkadir"in ayaklanma öncesindeki hazırlıkların lideri olduğu kanısındaydı. Savcı Ahmet Süreyya Bey iddianameyi şöyle özetliyordu;
Gizli amaçlarına ulaşmak için sanıklar dört devre geçirmişlerdir. Birinci devre, hayal kurma, ikinci devre, tertip, üçüncü devre karar ve dördüncü devrede icra. Esasen suç olan hareket de dört devrelik bir hareketin sonucudur...[4]
Mahkeme 23 Mayıs"ta kararını açıkladı. Karara göre: Seyit Abdülkadir, oğlu Seyit Mehmet, Palulu Kör Sadi, Bitlisli Kemal Feyzi, Avukat Hacı Ahdi, Mehmet Tevfik, Silifkeli Hoca Askeri"nin idamlarına kara verildi.
İsmet Paşa İstiklal Mahkemesi kararlarının TBMM"ye sunulmadan infazı yetkisini de almıştı.[5] İnfazlar 27 Mayıs Çarşamba sabahı yapıldı. Önce Bitlisli Kemal Feyzi asıldı. O suçsuz olduğunu söyledi. Avukat Hacı Ahdi: Yaşasın Kürtlük Düşüncesi, yaşasın Kürdistan diye bağırdıktan sonra asıldı.
Şeyh Said"in Yargılanması
Şeyh Said ayaklanmanın başlayışını şöyle anlattı:
Jandarmalar ile hükümet tarafından aranan şahıslar,arasında meydana gelen, çatışmadan sonra ben artık köyde kalmadım, döndüm. Yolda kafileyle bir çok kişi katılarak, gösteri yaptı. Hadise bu yüzden oldu.[6]
Savcı Ahmet Süreyya Bey, Onlara emir ve kumandan oldunuz,demek?
Ben de kaderim olarak, onların içinde oldum. Ben bu işin ne önündeyim ne arkasındayım. Herkes gibi içindeyim. Savcı Bey![7]
Evet bir tiyatro sahnesi gibi göstermelik yargılama yapıldı. Kozlar 26 Mayıs günü başlayacak duruşmalarda paylaşılacaktı. Şark İstiklal Mahkemesi, avukat tutulmayan, Yargıtay yolu kapalı olan, verilen idam kararlarının iki gün içinde infaz edildiği; astığı astık, kestiği kestik bir mahkemedir.[8]
Şark İstiklal Mahkemesi"nin Ayaklanmaya Bakış Açısı
Şeyh Sait"in duruşması 26 Mayıs günü Diyarbakır Sinema salonunda başladı.Yarbay Ali Rıza Bey komutasındaki birliklerce Diyarbakır"a getirilen Şeyh Sait ile birlikte 79 sanık mahkemeye getirilmişti.
Savcı, Ahmet Süreyya iddianamede Şeyh Sait ve arkadaşlarını vatan hainliği ile suçlamıştı. Mahkeme reisi Mazhar Müfit davaya Şeyh Sait"in kimlik tespitiyle başladı; sonra ayaklanmanın amacıyla ilgili sorular yöneltti.
Şeyh Sait"in Savunması
Şeyh Sait, Heyet-i Aliye-i Adliye-yi istiklalimize son maruzatımdır diye başladığı yazılı savunmasını, gözlüğünü takarak okudu. Şeyh Sait kendisini şöyle savunuyordu:
-Piran Olayı çıkınca, her taraftan Kürtler galeyana geldi.Bu işlerde ne öndeyim, ne de arkadayım. Belki ortada bulunmuşum. Binnefs kumanda etmedim. Harbi ne uzaktan ne yakından görmedim. Aşiretler kendi akıllarıyla hareket ediyorlardı.[9]
Kararın açıklanacağı gün mahkeme salonu olarak kullanılan sinema salonu dolmuş durumdaydı. Karar da tekke ve zaviyelerin kötülük ve fesat yuvası olmasından dolayı Şark İstiklal Mahkemesi"nin yargı bölgesinden kapatıldı.
28 Haziran"da açıklanan karar şöyle devam etmektedir. -Gerekçeli kararda ayrıntısına beyan olunduğu üzere yalan yere din ve şeriatı araç yaparak bağımsız bir İslam Kürt Hükümeti kurmak maksat ve gayesiyle diye devam etti ve beklenen karar çıktı.
İsmet İnönü,Şeyh Said Hareketine nasıl Bakıyor?
Mahkeme Ayaklanmanın Bağımsız Kürt Devleti kurma amacını taşıdığını kabul etmiştir. Ayaklanmayı bastıran hükümetin Başbakanı İsmet İnönü olayı anılarında şöyle değerlendiriyor:
Şeyh Sait İsyanı"nın sebeplerini değerlendirirken dikkatli olmak gerektiği kanaatindeyim. Her halde bunu bir milli harekat kabul etmek lazımdır... Kürtler umumi olarak Türk camiasında bulundular ve memleket birliğini muhafaza etmek, milli hükümeti kuvvetli bulundurmak için arzu ile yardımcı oldular. Hatta biz Lozan"daki Kürtler ve Türkler diye bir millet olarak müdafaa ettik ve kabul ettirdik. Şeyh Sait isyanı Kürtlerin umumi tutumundan ayrılan ilk işarettir. (İsmet İnönü, Cumhuriyet"in ilk yılları I.Yenigün yayıncılık 1998, s. 72
Başta Şeyh Sait olmak üzere 48 kişi ölüm cezasına çarptırıldı.İdam cezasına çarptırılan Çapakçur kaymakamı Hilmi Bey"in cezası geçmiş hizmetleri göz önüne alıarak 15 yıl ağır hapis cezasına çevrildi. Cemilpaşazadelerden Ömer, Kadri, Cevdet, Memduh ve Muhittin Beyler ile Binbaşı Kasım"ın bulunduğu 18 kişi de aklandı. 80 sanıklı davadan 48 kişi idama mahkum edilmiştir.
İdamlar 28"i 29 Haziran"a bağlayan gece Diyarbakır Adliyesinde infaz edildi, idam mahkumları zincirlerle birbirlerine bağlı, Şeyh Sait aksakallı ve başından hiç çıkartmadığı beyaz sarığıyla hemen belli oluyordu.[10]
Hanili Salih Bey idam sehpasına yürürken arkadaşlarına mertçe yürümeleri ve öyle davranmaları uyarısında bulunuyor. Şeyh Sait sehpaya gelirken Son Saat gazetesinin özel muhabirinin hatıra olması için uzattığı deftere şunları yazdı.
-Şu eğri dallarda asılmaya pervam yoktur, hayatım da memattım da İslam içindir.[11]
Şeyh Sait sonra şöyle diyor: Tabii hayat sona erdi. Kendimi milletimin yolunda feda ettiğime hiçbir şekilde pişman değilim. İleride torunlarımızın bizden dolayı düşman önünde utanç duymamaları bizim için yeterlidir[12]
Şeyh Sait"ten sonra bütün idam hükümlüleri teker teker asıldılar. Ve sistem için Kürt sorunu sözümona hallolmuştu artık.
[1] Mete Tunçay, a.g.e, s. 136
[2] Aziz Aşan, Şeyh Said Ayaklanması., s. 29
[3] Waideh Jwaideh, a.g.e, s. 398-399
[4] Uğur Mumcu, a.g.e., s. 94
[5] İsmet Paşa Hükümeti"nin seferberlik ilan eden tezkeresinde 4.3. 1925 günü infazlarla ilgili şu izin isteniyordu.
[6] M. İslamoğlu , a.g.e., s. 149
[7] U. Mumcu, a.g.e, s. 103
[8] Uğur Mumcu, a.g.e., s.108
[9] M. İslamoğlu, a.g.e., s. 171-172
[10] M. İslamoğlu, a.g.e., s. 179
[11] A. Karataş, a.g.e., s. 265
[12] Uğur Mumcu, a.g.e., s. 208 (284 dipnot) , Adem Karataş, a.g.e., s. 265