Yüksekova Güncel
2008-04-12 15:53:00

Dîwan’ın Gölgesinde

Ayhan Geverî

ayhangeveri@gmail.com 12 Nisan 2008, 15:53

Söz incisinin en güzelini dizdin, sözü inciye çevirdin... Sözü cevhere çevirdin.. Güneşin bir bakışta taşı toprağı altın eylemesi misali...


“Lew di iqlîmê suxen xaqan im”


Söz ülkesinin, kelam mülkünün hakanısın sen…

Ben nasıl ki leylî olup da seninle Birca Belek"te “leylî dirêj û bikeder”de, şeb-i yelda"da bir elimde aşkın o senlik şarabı diğer elimde senin Dîwan"ından parçalar... ve gece içre, leyl içre senin ardında Aşk"ın secdesine nasıl vardı isem, sen Şeyh-i Ekberim olmuşken, söz ülkesinin de padişahı idin.. Söz"e söz veren söze söz katan söze iman eden şair ve aşıklarının da hakimi ve hükümdarı idin... Bilirim sen mulkê suxen"de, söz mülkünde hakan idin, lakin gönlümün, yaralı gönlümün bülbül-ü şeydası da idin.. Seni bilen neylesin Hafız"ı, Sabit"i... Nazm"a intizam getiren, nizam veren bir hükümdar idin ki der idin:


“Lew di mulkê suxen xaqan î Mela”


Suxen/söz ikliminin mîri sensin, söz avcıları hep senin aşk dergahının ve söz tekkesinin aşiyanında, eşiğinde dilenir ellerinde keşküller, aşkın en gamlı hikayâtı senin elinde yetişir söze, senle dile gelir dillenir... senden dilenmeyeli kaç yüzyıl oldu ey Mela insanoğlu.. insanoğlu sözünü yitirdi gücünü yitirdi, senin Kurdîce meylini bilemedi Selma"ya ey Mela... Ağyar ve zahidler senin sözlerinin yollarına çıkamazken ey Nîşanî aşk şimdi yoldan çıktı, iman ayağa düştü.. kaç gece yaralı yürek seherin gelişini bekleyişteyken senin şirîn şiirinle ferhadamîz yaralarına sürdü kelamını.. Memo"nun senin sesini Zîn(dan)da dinleyeli, senin şiirinin ahengini Zînin sesine ulayalı ne kadar oldu? Ademoğlu hâl⠓fetret”te seni dinlemeyeli kaç zaman oldu... Senden dinlemeyeli, kapına varmayalı ış(ı)kını yitirdi, “gomgeşte-yi işq û nûr” oldu ehl-i dil... İlhamını ve vahyini kararmış dil"lere indirmeyeli.. Senin isminden nîşan mı kaldı, yaralı ve aşkın dumanından sergeşte olmuş gönüller haric... Ey Mîr ey cîhangîrê şi"rê:


“Di iqlîmê suxen Mîr im

Di şi"rê da cîhangîr im”


Sözün dizi(mi)ni bağladın, yaralı ve Memo misali prangalı, bir Leylâ zülfüyle bağlanmış mecnûn aşığın dizlerinin bağını çözdün… Azad eyledin giriftar olmuş aşığı “qeyd û bend”ten.. Şairlere söz öğrettin, aşıklar ve mumînlere aşk ve imanı… Şairan “geda” sen “sultan” idin... mulkü Suleyman senin aşk mektebinin ve aşk dergahının yanında virane kalır ki Sultan-ı Teyran olan Suleyman"ın değil Anka"sı, ancak baykuşu öter o viranhanede... Sözün hace û ustadı olan Teyran"lar hep senin Feqî"n olur ancak... sözün Hakanı, aşıkların Mela"sı ve söz ipliğinin son halkası idin sözü bağlayan idin Mela idin, İmam idin imamesi oldun söz tesbihinin... bi yeqîn son düğümü sen attın ve son söz senindir...


Kürdün Leylası nisan yağmurlarıyla o kufrîn ve ejderha-misal reş-zülüflerini yıkarken sen ey Mela nisan yağmurunun bir tek damlasını avuçlarında inciye çevirdin.. durr-i qeltan eyledin bir damlayı..


Kanlı ve ayarını tutturamayanları ayartan jahrîn Dîwan"ını meşk ederken Mela"nın, kararmış Leyl"de en kanlı parçamla seveli beri seni, Zîn"in mumla söyleşmesi misali söyleşirim, dertleşirim Mela ile.. ve ağlaşırım… cezbe sonrası dil"e ayan olan beyanlardan sonra...
Yusuf"umu yitireli beri, bana zindan, kuyu ve “kulbe-yi ahzan” olan dil"imde dilleşirim Mela ile... Yakub"un söyleşip ağlaşması gibi Yusuf"un gömleği ile.. ya da Zuleyha"nın Yusufsuret duvar tablolarıyla eğleştiği misaleler misali ile...


Leylâ"nın dil û can ülkesini yağma edip de kaşını keman, müjganını tîr eylemesi beri ve ismi gibi karartması beri gönlümü, bahtımı, Mecnûn-misal çollerde dolaşırım Mela ile...


Kâh ben yanarım leyllerin en yeldasında

Kâh Mela vurur kalemini aşk sözünün deryasında

Kanlı ummanın en çılgın dalgasında

ve en kanlı yerimden damlayan aşk menbaına..:


“Bi dil ateş ji ceger buryan im

Lew perîşan im û pûr êşan im”


Gamze ve okları her vurduğunda Cananın candan beni Dil"den damıttığı müşkbar sözleri Cizîrî Dîwanına damla damla akıtır Mela..:


“Aşiqê nazik û mehbûban im”


Aşk meşrebinin meyxanesinde şarabla taşalı beri, yarin leylî zülfüne berdar olup da bağlanıp secde bağlayalı, Aşk namazında önümde mela olalı ve yaralı gönlümü aşkın o en aşkın medresesinde bir Feqî gibi eğitip-öğütüp yetiştirmesi beri Mela"nın...


Ben yanarım o taşar

Ben sönerim o susar:


“Qelb û ceger min bûne xwîn,

Lewra ku nû derbûn birîn

Ey can were halêm bibîn,

Wer rûh ji qalib bête der”


Dil û can, kalp ve ciğerden döküldü yine dem be dem kan, ki yeniden deşildi yaralarım...
Wer Mela wer halêm bibîn sen sözün hakanısın, gel ey sultan-ı şuara.. ey mîrê şaira... Gel dilimde sözüm , dilimde demim kalmadı... Ruhumun cesedimden “fark” edildiği “hâl” oldu, dilimin lâl dilê min birîndar oldu(ğu)...


En leylî gece"de, en Leyla"yî gecede aşığın leylî gönlünü sözünün çırasıyla ış(ı)klandıransın; leylî welatın gece çırasısın:


“Gulê baxê Îremê Botan im

Şebçeraxê şebê Kurdistan im

Lew di iqlîmê suxen xaqan im

Xweş birîndarekî bêderman im

Carekê şefqe ke ruhim canim”


* * *


Son-söz, sözümün bittiği “hal”de bana “söz” verensin, sözüme söz katansın...

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.